Dur durak bilmeden ilerliyordu şu kirli dünyanın gri bulutları,
Fırtınaya aldırış etmeden çarpıyordu yağmur damlaları birbirlerine,
Elverişsiz bir çöl olmuştu yürekler kapkaranlık bir gecede,
Yapayalnız kalmıştı martı yavrusu denizlerden uzakta,
Çok uzakta bir yer daha vardı belki de,
Her şeyi bırakıp gitmek için çok uzak bir yer daha,
İstediğin kadar git, kalbin seninle diyordu yaşlı kargalar,
En yüce dağlardır en derin denizlerden çıkan,
Belki hüzün kokuyordu sisli ve kapkaranlık yeryüzü,
Ya da sonsuz bir yürek yangınıdır belki de gülün dikenine takılıp düşen genç bir adamın gönlünde,
Bir su serpeni bile olmamıştı okyanusların en orta yerinde,
Tüneli geçtikten sonra aydınlığa kavuşmak bile boşunadır belki de,
Çoktan zombileşti kör kuytularda fareler,
Çoktandır geçti gün batımı modası,
Eski kafalıydı işte o küçük çocuk; sıradanlığa, hoyratlığa, içtensizliğe, samimiyetsizlik ve duygusuzluğa ağır darbeler indiren,
Fakat unuttuğu bir şey vardı; gözlerini kör eden o aşkı,
Belki de unuttuğu bir şey daha vardı; her şeye rağmen kalbinden gelen o saf gülümseme,
Zavallı gösteriyordu onu her halde ucubelerin kol gezdiği bu kendini bilmez gezegende,
Hangi şiirde yazılabilir ki bir bebeğin annesine olan o ilk bakışını,
Tarif edilemez belki de, kelimelere sığmayan o an,
Anlardan ibarettir belki de o küçücük umut düşleri,
An gelir ardı arkası kesilmeyen ip ince bir yara,
An gelir mutluluk gözyaşlarıyla hayata tutunma,
An gelir düşlerde buluşmadır belki de, duraksız bir limanda beklerken seni...
Kayıt Tarihi : 15.4.2025 22:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!