Bazı hikayeler, insanın elinde olmadan başlar. Kimse bir gün kendi kalbini sırtında bir yük gibi taşıyacağını düşünmez. Ama hayat, kimseye danışmadan yönünü değiştirir. En parlak zamanlarımız bile, bir anlık karanlıkla yerini sessizliğe bırakabilir.
İnsanı en çok yoran şey acının kendisi değildir; acının içe çöken, sessiz kalmaya zorlayan gölgesidir. İnsan konuşamadığı yerde büyür, anlatamadığı yerde olgunlaşır. Belki de bu yüzden, en derin yaralarımızı kimseye gösteremeyiz. Çünkü bazı acılar başkasına anlatıldığında hafifler, fakat bazıları söze döküldüğü anda bile ağırlaşır.
Hayat, bize iki şey öğretir:
Birincisi, kaybetmenin kaçınılmaz olduğu.
İkincisi, her kayıptan sonra da yürümeye mecbur olduğumuz.
İnsan bazen düşerek öğrenir, bazen susarak direnir. En karanlık anlarımız, içimizde gizli duran ışığı fark etmemiz içindir. Yıkıldığımız her yerde, aslında yeniden kurulacak bir yanımız saklıdır. Fakat bunun farkına varmak için önce sessizce dağılmamız gerekir.
Kırılmak, bir son değil; içimizdeki gerçeğe yaklaşmanın en insani yoludur. Çünkü insan, güçlü olduğunda değil, çaresiz kaldığında kendi özüne dokunur. Kırıldıkça anlarız ki bazı insanlar bize değil, bazı mutluluklar bizim kaderimize ait değildir.
Ve sonunda fark ederiz:
Hayat, bize istediğimizi vermez.
Bize, olmayı göze aldığımız insanı verir.
Biz de yürürüz…
Eksik, ama daha gerçek.
Sessiz, ama daha bilge.
Kayıp, ama yeniden doğmaya daha yakın.
Kayıt Tarihi : 12.11.2025 01:53:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!