I
Dağ yürür bir yerinde
çıkar üstüne dağın
bu çelik çağında
ata iyi binin
Kalbinde bir gül bu atın
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
***
inanma kendini bilmezlerin dediklerine ustelik
.................................deger verme
yalandir asli içinde sen olmayan hayatin
***
Ahmet Refik Gundogdu
Rahmetli pehlul abuca olucak ki.. Gercek bir ata binme ustadi simdi bu atin disine baksa rahvanmi degilmi anlardi.. Tenlr var davul u basgitarist mezzosoprano mezbul ama orkesfa sefi yok.. Sucuk gibi guzel siir yuzde yuz dana tti ama kimyonu kara biberi pul biberi tuzu pehlulu yok.. Ylnede guzel olmus tesekkur secici kurula.. Androidle bu kadar yazabiliyom selam sepet erkese pehlul abuca gidince abdulillah beyde piliyi pirtiyi toplamis galiba.. Kalin saglicak..
Kendisini hayat edebiyat dergisi olarak tanımlayan Mahalle Mektebi, Temmuz-Ağustos sayısında edebiyat dünyasına dair ilginç bir özeleştiriye yer veriyor.
Abdullah Harmancı Nuri Pakdil’in 1969 yılında yayınlamaya başladığı Edebiyat dergisinin misyonundan yola çıkarak bugünkü edebiyat dergilerine ve edebiyat ortamına sert eleştirilerde bulundu.
Edebiyat tepeden tırnağa çıkarcılaştı
“Bugün bize lazım olan yeni bir edebiyat dergisi değil. Bugün bize lazım olan yeni bir romancı, yeni bir öykücü, yeni bir şair değil. Bugünün edebiyatçısı, -diğerlerine bir şey demeye hakkım yok; kendisini dindar olarak niteleyen şair ve yazarlardan bahsediyorum- kendi adını Türk edebiyatının şairleri, öykücüleri, romancıları arasında bir yere ama iyi bir yere yazdırmak gibi daha da kötüsü, kitaplarıyla para kazanmak gibi, bir isim yapmak gibi tümüyle dünyevi hedeflere kaptırmıştır” diyen Harmancı, “Tepeden tırnağa bireyselleşen, tepeden tırnağa çıkarcılaşan, dünyevileşen dünyanın geri kalanı gibi bugünün dindar edebiyatçısı da son derece dünyevi, bireysel, çapsız, sıradan hedeflere odaklanmıştır” diyerek edebiyatın ve edebiyatçıların asıl misyonundan uzaklaştığına dikkat çekti.
Başdöndüren bir yayın kalabalığı yaşandığının altını çizen Harmancı, “Postacılar dergi, kitap getirmeye yetişemiyor; kitaplığımızın raflarında dergiden kitaptan yer kalmıyor. Herkes “yazar”, herkes “şair”, herkes “entelektüel”, herkesin dergisi var, herkes “yoğun”, herkes üretken, herkes “başarılı”, herkes sevimli. Ancak ne var ki bereket yok, feyz yok, ihlas yok, huzur yok, mutmain kalpler, mutmain gözler, mutmain gönüller yok” cümleleriyle çok önemli bir durum tesbitinde bulundu. Harmancı, “İşte bu yüzden anlamlı Edebiyat dergisinin sayfaları arasında dolaşmak, dergideki yazıları okumak, Nuri Pakdil’e ve yazdıklarına odaklanmak, onun ne yapmaya çalıştığına bakmak. İşte bu sebeple Edebiyat’a ihtiyacımız var” diyerek yazın hayatında eksikliği duyulan ruha işaret etti. Harmancı’nın tespitleri hakkında düşüncelerini sorduğumuz yazar ve edebiyatçılar da bir tahribat olduğu konusunda hemfikir. Ömer Lekesiz, “İlk planda bir tahribat olduğunu ancak bu tahribatın fark edilerek asıl olması gerekene bir dönüş yapılacağı kanaatindeyim” derken Arif Ay genellemelerin yanıltıcı olacağı hatırlatmasını yapıyor. Ancak Türk edebiyatının 1960’larda, 70’lerde olduğu kadar toplumcu, mücadeleci bir çizgide olmadığını da sözlerine ekliyor.
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta