kırk yamalı bohça ağaçların dili
tuğrul kuşlarının kanatlarında kızıl ışık
meneviş yüklü baharın dudağında kelebek burgusu
kışın karın buzun ayaklarını söküp attı bahar
kuşların mutlu senfonisini
duyuyor musun yâr
kalbim
uyandıysan derin uykulardan üç kez tıkla göğsümü
delişmen rüzgârların fısıltısını çek kulağımdan
yaşlı bir tepenin ayağına bırak ayrılığı hüznü
huzurla doğrulayım kasırganın göbeğinden
tutkuyla ilk buluşmam gibi
yanıp kül olayım
yansın düş fenerleri
yansın sönen mumlar
söküp alayım korkuları endişeleri
sevdanın mor cepkenli külhani koynundan
hâlâ dumanı taptaze tüten aşkın farkında
değil misin yâr
yarını belli olmayan dünlerin eşiğindeyiz
ne gecenin karanlığı ne sabahın aydınlığı yüzümüzü güldürdü
öyle bir devrân ki bu suskunluğun zilzurna sarhoşluğunda
karın ağrılarında boğuldu sevdanın dili
yılmadık hüznün dudaklarımıza yapışan acı zehrini sildik
içimizi kavuran yangının ateşini söndürmedik hiç
umutsuzluğun umuduna sabır ektik gül ektik
taze açan tomurcukların kokusunu
aldın mı yâr
şarkılar söyledik
şiirler yazdık sayfalarca ağlattık cümle kelimeleri
yine de bir karınca adımı kadar yol alamadık
vuslatın dik yokuşlarından yuvarlanıp
düştük uçurumlara kuzgunların
tiz çığlığını işittin mi yâr
vazgeçmedik asla
sevdanın kınalı parmağını tutmaktan
som altından kuşak yaptık sabrı doladık bellerimize
yürüdük zorlu yolları el ele beraber
ayrılık ne! uzaklık ne! küslük ne! hiç bilmedik
aşk dediğimiz çilenin farkında mısın yâr
.........
1902202503:23
Kayıt Tarihi : 20.2.2025 11:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!