Sankilerle belkiler arasına sıkışmış bir hayat. Sanki miyim, belki miyim derken birde geçmişe sitem, keşkeler, ah şu keşkeler... bazılarında isyan, bazılarında pişmanlık. Direksiyonu elinde olan araba, gitti vurdu duvara, hadi! kimi suçlayacaksan suçla.
Gelmişi geleceği bırakıp kenara, bir düş kursam diyorum; bir düş kursam, düşüme inanmasam.
Hani buradan çok uzakta, düşlerimin ülkesi Hindistan'da, Himalaya’nın eteklerinde bir kulübem olsa, yanımda tütün olmasa, yalnız olsam. Gökyüzü masmavi, yeşillik diz boyu, ağaçların boyu göklerde, Acelesi yokmuş gibi aksa Ganj. Telaşı yokmuş gibi. Yatağını umursamaz gibi, sakin.
En yakın komşum sen olsan, sana gelmek için türlü türlü mazeretler bulsam, at binsem, yol gitsem, gizliden gizliye seni seyretsem, ressam olsam resmini yapsam, şair olsam ismini yazsam, kapın çalsam karşıma çıksan, ar etsem gözlerine bakamasam, heyecandan konuşamasam.
Ölsem ben, bir kerecik ölsem.
Selamı ben okusam,
Cenaze namazımda imam olsam,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,