Şehitlerin ulvi mertebesine
Vasfı muradına erseydim keşke
Hacer-ül Esvad’ın her bölgesine
Yüzümü gözümü sürseydim keşke
Gözetmezdim yakın ile ırağı
Sayılı gün gelir geçer, kendine gel kendine
Bir gün gelen bir gün göçer, kendine gel kendine
Her nefis ölümü tadar, Azrail’in elinden
Ecel şerbetini içer, kendine gel kendine
Gel aklını başına al aksatma ibadeti
Mukaddes hatırandır, bize Hırka-i Şerif
Diller çaresiz kalır, sözler edemez tarif
Gül kokuların bize, kaldı büyük hatıra
Gece gündüz hep yazsak, dökemeyiz satıra
Karların altında buzu delerek
Yavaş yavaş çıkar kar çiçekleri
Göğsünü gererek açıp gelerek
Armağanlar takar kar çiçekleri
Müjdesini verir okşar çimeni
Geldi şehri ramazan, donattı mevcudatı
Hoş geldin gönlümüze Lütfi maneviyatı
Nur ile aydınlandı, kuşattı kâinatı
Tüm İslam âlemiyle hayat buldu şu cihan
Bu feyzi berekete kimler olmaz ki hayran
Kış bitince ilkbahar yaz gelince
Karlar erir erir gider bir zaman
Yeşeren tabiat tam süslenince
Dağılır yürekte keder bir zaman
Seher vakti türlü kuşlar ötünce
Bir bakışı tıpkı ceylan bakışlı
Bir bakışı beni süzdü götürdü
Bir bakışı yürek ciğer yakışlı
Bir bakışı beni üzdü götürdü
Bir bakışı uzun dalar derine
Nedir bunca telaş nedir şu tasa
Gel sarıl Kuran’a bağlan ihlâsa
Her geçen günümüz gitti iflasa
Ne anladık gelen geçen zamandan
Allah bizi ayırmasın imandan
Yaz bahar ayları geldiği zaman
Dereler coştukça sel uzar gider
Dağların başına çökünce duman
Ilık ılık eser yel uzar gider
Çiçekler rengârenk her türden açar
Yıllardır gurbette geçti çağlarım
Kasavet kaygısı cana mı düştü
Eller güler oynar bense ağlarım
Bunca figan acı bana mı düştü
Varsın dost yarenler beni kınasın
Kendine gelecek nesiller hayalimiz umudumuz kutlarım üstad. Varol.