Yerinden kalkman için sekiz on kişi lazım
Oda öyle böyle değil, harbi pehlivan lazım.
Yetmiş altı model hacı murat gibisin
Elektrikçi Kenan’a uğra mars dinamona baksın
Aynanın önüne geçip kendine nasıl bakıyorsun
Saat olmuş gece üç, gözlerim baygın bakar
Ah uykusuzluk var ya yakar beynimi yakar
Halimde gariplik var her gelen bana bakar
Ele güne ben böyle madara olur muydum?
Güzelliğin olmasa uykusuz kalır mıydım?
Kulağımı dayadım kömür kokan toprağa
Dizim tutmaz gidemem sevdiğimden ırağa
Kazımaktan yerleri et karışmış tırnağa
--Kazma sesi kesildi neden hiç ses gelmiyor
--Allah’ım güç ver bana canım tende eriyor
Git gel Konya altı saat her gün hastanedeyim,
İş icabı sanıyorlar, bilmezler ki hastayım,
Dayanacak gücüm mü var? yürek yanar közdeyim
--Sök içimden doktorum dışa çıkar da göreyim,
--Ona yürekten bağlı, ben ki aşkına köleyim…
Sen yolunu şaşırmış çöl ortasında serçe
Bense seni isteyen tam ensende kartalım
Çırpınsan kaçmak için sığınsan vahalara
Vahalar serap olur yine ben kahrederim
Ne bir avcı var çölde ne yol arayan kervan
Asır ahir zamandır, kol geziyor kalleşlik.
Nerede düşmana bile sergilenen mertlik.
Geri gelsin dünyaya nam salan o yiğitlik.
Sessizlerin sesiyiz, güçsüzlerin gücüyüz,
Fatih’in askerleri, Osmanlı torunuyuz.
Peygamberin hadisle şereflendirdiği Türk
Hem O yüce resule hem de sana öleyim.
Yıllarca hizmet eden bu dine bu millete
Elleri şöyle dursun ayakları öpeyim.
Gaye faydalı olmak esiriyim piriyim
Birkaç gün ayrı kaldık, özledim hepinizi
Günlerimiz köz oldu, hep yaktı kalbimizi
Bembeyaz o formanı çıkarmadım sırtımdan
Onla geldim dünyaya giderken kefen bezi
Resimlerin kayarken gözlerimin önünden
Bugünde gelmedi yarın da gelmez
Kandırıkçı gavur çamura yattı.
Önünde diz çöküp ağlasam görmez
Kandırıkçı gavur çamura yattı.
Gururumu yıktım kapına geldim
Doksan üç yılının Erzurum’uydu.
Hava alabildiğine soğuktu.
Annemin deyimiyle zemheri başı,
Kızımın bildiği Kasım sonlarıydı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!