Neden çıktın karşıma?
Bilinmedik bir sokakta,
bilinmedik bir zamanda,
bilinmedik bir boşlukta ansızın?
Güz mevsimi yapraklarını sarartıp dökmüş çoktan.
Güller hazan mevsiminde mahzun, kelimeler küskün.
Dil mahkum.
Bakışlar korkuyor atf-ı nazardan.
Cümleler, bir sevdayı anlatacak dirilikte değil, yorgun ve bitap.
Neden çıktın karşıma?
Bilinmedik bir sokakta,
bilinmedik bir zamanda
bilinmedik bir boşlukta ansızın?
İkimiz de gurbette, ikimiz de dönüş yolundayız
yürümüşüz hayatı baştan başa.
Ya da gurbetimizi. Ne çıkar?
Artık ne sen geriye dönebilirsin, ne ben.
Ne zamanı durdurabiliriz,
ne biz var olabiliriz zamanın rağmına.
Neden çıktın karşıma ansızın?
Bilinmedik bir sokakta,
bilinmedik bir zamanda,
bilinmedik bir boşlukta ansızın?
Neden çıktın karşıma?
Sevgi diyorsun,
sevgi nedir ki, sevmek nedir?
Uykusuz geçen nice gecelerde uykusuzluğun nedenselliğini bilememek mi? Dalıp gitmek mi düşen bir yaprağın ardından,
sabit bir noktaya mıhlanıp gözlerinle,
saatlerce nedensiz ağlayarak.
Yoksa denizin bir kenarında kendini unutuncaya,
yoruluncaya,
buz tutuncaya kadar yürümek mi meczubâne hicranı adımlayarak?
Bütün seslerin susturup yüreğinde
tek bir sesi duymak mı her ahenk ve her bestede?
Her şeyi karartıp,
her şeyi tek bir renge boyamak mı dide-i tualimizde?
Kıskanmak belki her şeyi ve herkesi
sen yoksun diye.
Sen solumuyorsun diye
soluduğum havaya bile düşman kesilmek.
Al bütün sermayem kelimelerim.
Kelimelerde yüreğim var,
yüreğimde ateş.
Cümlelerim onun için alev alev düştüğü yeri yakıyor.
Sesim onun için titrek,
soluğum seni tutuşturacak.
Dokunma
mektuplarım ellerini yakacak.
Kalemimi ateşe bandım.
Yanacaksın gelme durr!
Zindanıma gelme ne olur.
Yüreğimde kafesler var.
Sana yasak koymuşum.
Pranga olur düşerim canına.
Zindanda baharı kaç gün yaşatabilirsin ki?
Sevgi sonsuzluk ister,
sevgi bedel.
Sevgi can ister,
sevgi teslimiyet.
Çöl ister takat ister
dahası mecnun, Leyla’yı Mecnun ister.
Sevgi ışık ister.
Mahkum olma ne olur ışığı kaybedeceksin.
Yabani kuşlar yuva yapmadan başına,
bu sevdanın mecnunu olamazsın ki.
Çölü geçeceksin önce.
Yani kendini.
Beni nefsinle değil yüreğinle seveceksin.
Çünkü ben
hiç el ele tutuşulmamış,
hiç göz göze gelinmemiş sevdaların sevdalısıyım.
Yüreğindeki ateşte öz kalıncaya kadar yanmadıktan sonra
ve bu ateşe kendinden hiçbir şey eklemedikten sonra gelme dur!
Sonsuz var mı bakışlarında?
Yoksa ölü bir nazar mı kişiden kişiye atfedilip,
tasarruf edildiği an bitiveren?
Hayır!
sıyrıl bütün zahiri temaslardan.
Elele yürüdüğünde buğulu cama güneşi çizebileceğini sanırsın
ama sadece bu kadar.
Dünyayı bu farazi hatlarla ısıtamazsın.
Gelme!
Ben sadece yaranın kabuğunu çizerim
ve oraya tuz basarım
daha çok kanasın diye.
Sina çölünde yaşar gibi yaşarsın sonra bende.
Su,
alev alev yanan göğün altında esirgenen bir damla gözyaşı olur,
umut,
yüreğini kavuracak bir avuç kum hepsi bu.
Ben
belki de bir tecessüsüm sende.
Ya da ellerinle çizdiğin bir rüya.
Sen,
beni kanla boyayan bir ressam.
Cenneti bende arama.
Meva sandığın vuslat
aslında cehennemin ta kendisi.
Sevda kristal bir gül değil ki
kırıldığı an bitsin,
kırmızı bir karanfil değil ki
solduğu an tükensin.
Sen tükeneceksin gelme dur!
Bana dair ne bu buldun kendinde?
Ne vaad ettim sana kendime dair?
Ben sende dirilmedim,
sende intihar etmedim de.
Anlık bir gölgeydim belki
seni dürtüverdim kendinde.
Gölge ne kadar yer alabilir ki güncende.
Ben insan hudutlarında mahpus bir sevgiden korkuyorum.
Geç bütün sınırları ve sırları.
Dünya albenisiz, dar ve küçük.
Encamı ve endamı belli bir sevdayı yazma bana.
Neden destanlara sığacak kadar küçücük bir hatimeye sığdırıyorsun aşkı?
Oysa kitaplara düşen ateş sadece kelimeyi ihata eder.
Ne kadar kanarsa kanasın sancıyı çeken kelimedir.
Ateşi dünyayı yakar, sadece külü kalır,
ardından bir de dilden dile dolaşan hikayesi.
Eskir çabucak köhneleşir.
Bana hırpani bir sevda ile gelme dur!
Yorgunum.
Işıktan, ziyadan, balkırdan.
Yorgun ve susuz.
Ardında kül bırakan ateşlerden yorgunum.
Ardında öz bırakan,
yakan ve yuğan, arıtan ateşe susuz.
Bana çöl olabilecek misin?
Ya da bir arz-ı mev´ûd?
Musa’nın sığındığı dağ,
Yusuf’un arındığı zindan,
Muhammed`in (s.a.v) korunduğu Hira?
Bir fatiha kadar işte yakınım sana,
Kaf dağı kadar uzak.
Elini uzatsan dokunabileceğini sanırsın,
oysa aramızdaki mesafe
bir ömür yürümekle tüketemeyeceğin beyaban kadar.
Sesimi duyacağın kadar yakınındayım,
sesini duyuramayacağın kadar uçurumunda.
Ben, hep bir muhayyileyim sende,
tahayyülünde görüp,
tahayyülünde yaşayabileceğin kadar.
Gölgeye sahip olabildiğin kadar seninim,
rüyaya tahakküm edebildiğin kadar saltanatında.
Hep bir tarafında dururum,
ama incitir, ezerim bir tarafını,
bir sızı gibi içten içe kanarım.
Canında hissedersin
kalem yazmazlığımı,
zamana sığmazlığımı,
çarmıhlarda ölmezliğimi.
Bir yangının öyküsü olurum gelme dur!
Bir ateşim, bir kor belki,
alevimde yanabileceğin kadar yanıbaşında,
ama ısıtmak için çok uzağımdasın,
güneş benden daha yakın belki sana,
daha müşfik,
daha mihriban,
daha dost elini uzattığında.
Yanarsın ecramımda gelme durr!
Çabuk unutursun,
çabuk silinir giderim yadından,
bir sigara izmariti kadar bile iz bırakmam
hatırana ardımdan.
Çünkü
ne sen Yusufsun
ne ben Züleyha.
Ne sen Mecnunsun.
Ne de ben
hakikati yol bulduran bir Leyla.
İkimiz de dönüş yolundayız dedim ya,
ikimiz de fenaya mahkum birer fani.
Acılarımızın kudsi bir tarafı yok.
Evrensel değil hicranımız.
Hani lahuti tarafı?
Hani can ve bedeni aşan verası?
Sen ve ben çizgisiyle mahdut.
Bu kadar küçükse yüreğin,
bu kadar dibi yüzeye yakınsa teveccühün,
na mütenahi intizarın yoksa gelme dur!
Ben makberi yüreğime kazırım.
Gerçek duygularımı,
hiçbir büyücünün çözüp ifşa edemeyeceği,
hiçbir kaşifin bulup, keşfedemeyeceği,
hiçbir arkeologun
kazıyıp gün yüzüne çıkaramayacağı,
göğün yedi kat esrarına sarıp
en mahdum yerine gömerim.
Yorulur kanatları meleklerin bu sırrı taşımaktan.
Yüreğimin en mahdum,
en gizli,
en dipsiz tarafını da gömer öyle giderim.
Bilir misin nedeni olmayan sevgi,
nedeni olmayan korkular gibidir.
İnsanı içinde kemirir.
Bu zaman bizim zamanımız değil,
bu bahar bizim için yeşermedi.
Sen bana geç kaldın.
Ben sana yetişemedim.
Hadi durma şimdi, artık gitt!
Meryem Beyazal
Meryem BeyazalKayıt Tarihi : 26.1.2012 22:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
hikayesiz
Şiir akışı anlatımı
düşünürlüğü satır geçişler
takıntısız
mükemmellin üzerinde
bir paylaşım olmuş
benden tam puan kutlarım
begeniyle okudum
TÜM YORUMLAR (11)