Durmayan Ok - Hizmet Erleri Özeleştiri-1

Nuri Çinüçen
11

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Durmayan Ok - Hizmet Erleri Özeleştiri-1

Yaş dokuzu buldu bulmaz el öpüpte huzurdan
Bir çıkışla çıktı gör ki sanki bir ok yayından

Durmaya hiç niyeti yok varana dek hedefe
Yol üstünde rastlasa da kıymetli bir sedefe

Önce ilim tahsiliyle başladı bu serüven
Az zamanda oldu sanki göğe çıkan merdiven

Nice zulüm işkence ve esaretin ardından
Üç duanın tesiriyle himmet etti Yaradan

Refîk oldu nice oklar hiç durmayan o Ok’a
Ve şahlandı Anadolu, zulmet diz çöktü Nûr’a

Ötelerden gelen emir malâyutak karar mı?
Yirmi ölüp üç yüz ihya kâr mı yoksa zarar mı?

Müjdeledi ve ayrıldı durmayan Ok bizlerden
İhbara râm, müjdeye tav, yok mu kimse-siz-lerden

Her kimin bir kimsesi var, kimse mi yok kimsesiz?
Ölü türab yorgan gibi örtüldü mü ki sessiz?

Lâl ü ebkem diller gibi sustuk sustuk ve sustuk
Mil çekilmiş gözler gibi hakikate kör olduk

Oysa nice antlar içtik hizmet eri olmaya
Hani nerde o yeminler, nasıl bozuldu maya?

Evlisinin geçti ömrü mahremiyle gönül-hoş
Yahut tüysüz sıbyanını “agu”larken hep sarhoş

İki dirhem bir çekirdek, ne mutlu bir saadet
Ötelere davet var da, bes mi bize bu halet

Bîkârların kârı olan bekârınsa ser-meyhoş
Elde kitap görünse de hülyalarla hep nîm-hûş

Gözlerini açtı erkek, kutsal görev biçmişler
Eve ekmek götürmeyi şehadetle ölçmüşler

Alın teri damlamadan olmaz imiş iâşe
O damlacık düştü diye helâl midir ki lâşe

Düşmez ise damla damla o terden her kuruşa
Boş gözlerle bakılır hep semavî haykırışa

Çehre-i nâs için midir yalınızca terlemek
Azıcıkta secde görsün fazladan be mübarek

Helâlinden kesb-i rızık ne güzel şeydir amma
Hayatının tek gayesi yalınız budur sanma

Memuruna çöken derdi hiç sorma ki bilinsin
Unut cümle gayeleri, hafızalar silinsin

Fazladan bir iş ver hele, bitti zira mesai
Hiç fark etmez çarşı içi, şehir dışı, sanayi

Boşa koysan dolmayacak, her yolu da denedin
Ne taksidi biter evin; ne de borcu veledin

Azıcıkta ayır hele akşamından saatin
Ebed için çarpan yürek, dolmadan şu vaadin

Üç satır da yazsam dedim taife-i nîsaya
Ne mürekkep yetti çendan; ne de kâğıt îfaya

Hiç olmadı satır başı birkaç başlık vermeli
Dikenin de hakkın verip gülü öyle dermeli

Ne eksik var şu dünyada; cımbızın var aynan da
Yok yok desem yalan değil, hatta yatak odanda

Eksik iken susam kadar bir nevale evinde
Kopmuyorsa kıyametler; bir gariplik zeminde

Göreneğin geleneğin belasıyla âlûde
Komşuda var bizde yoksa, ecel hârikulâde

Hele kimse duymasın sus! Düşmanı var dostu var
Derdi dert mi koyunun da; can çıksa da postu var

Takılıpta kaldık zira, kolu komşu ne der’e
Kalmadı ki ihlas bizde ellere vere vere

-Üç çeşit mi beş çeşit mi; sohbet bizde ne yapsam!
-Sohbet gelir geçer canım; ikramlarım tastamam!

Uçuşuyor ayet, hadis, vecizeler havada
-Camları da kirli mi ne; yanmış börek tavada!

-Son yediğim çok mu geldi, atmış benzim betimden!
Atar tabi dişler isen, ölü kardeş etinden

Özgüveni tavanlarda, öldürmüşler yeisi
Nîsa olmuş ne yazık ki, erkeklerin reisi

Sokaklarda gördüğün o nice kazak yiğitler
Oluverir evlerinde emre hazır bir yâver

Mangalda kül bırakmayan sigaranın yamanı
Oklavanın korkusundan dışa atar dumanı

Nisvâna da zayıf nokta tevdi etmiş Yaradan
Değişemez fıtrat zira; yüzse gemi karadan

Ona da bir baş lazım ki tamamlansın bu düzen
Yönetilmek bilâ-mes’ul; yönetmekse özgüven

Etrafında tavaflanan mini mini bebeler
Ne hazin ki ol anneler efendiye gebeler

Taht-ı kadem cennet iken, makûs olmuş an’ane
Öper olmuş dâmeninden evladının bir anne

Şımartılan şu çocuklar nimet mi yoksa fitne mi?
Ahirette el ve yaka ayrılmaz kilitte mi?

Teknoloji ne çıkarsa ellerinden hiç inmez
Kazık kadar olmuş velet, Sübhaneke’yi bilmez

-Aman canım zamanı var; yaşı desen daha genç!
Bir zayıf not alsın hele; sıkıyorsa sen es geç

-İlişmeyin şu gençlere; ergenlik var derdi var!
Şişse pazu, inse göbek; seyret bak derdi mi var

Yaş yirmi bir; çağ kapayıp, ecdadın var çağ açan
Çağı geçtim; hiç olmadı, çağdaşınla oyalan

Kaybetmişiz şuuru ve unutmuşuz mâziyi
Nesiller var güya bizde, inşa için âtiyi

Mev’ud nesil sen değilsen; nerde o nesl-i cedîd
Saat yakın uyan kuzum; bitsin şu nevm-i medîd

Hani nasıl halkalanır, düşse suya bir damla
İşte öyle başlar tebliğ, merkezinden muhâta

Önce nefsin uyanması şart-ı evvel olmalı
Bâtın-ı kalb Allah için misk-i amber dolmalı

Sanem misal mahbubların kırıldıkça hubel’i
Âfaktaki küfrün hele, hem kırılır bu beli

Râyihası içten dışa yayıldıkça şemmenin
Lezzetine varacaksın âb-ı hayat emmenin

Mâ-i nisan gibi rahmet, serpilecek ruhuna
Ve yeniden çökecek diz, zulmetler hep nuruna

O günleri bekliyoruz, göster bize Allah’ım
Boşa gidip yok olmasın, ızdırabım ve âhım

Hizmet için İslâm’ına, biz bekleyen şaşkınlarız
İstihdam et bendeleri; arş bekleyen taşkınlarız

Sabit kadem kıl İlahî davamızda koşarken
Kıl ki orda sabit ola; ne ayaklar kayarken

Peyman-şiken kullarına nasuh tevbe nasib et
Yankı bulsun ahd-u peyman; hem cihan hem bezm-elest

Ruhlar ceyhun.. ancak sorun.. dizde derman.. nihaî..
İstimdâdem, meded-hâhem, zidergâhet İlahî..

(09.09.2016 - Kocaeli)

Nuri Çinüçen
Kayıt Tarihi : 30.10.2016 13:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kaybettiğimiz özümüze, özlediklerimize yaklaşmak, hiç olmazsa manevi kaybımızı unutmamak, hatırlamak niyetiyle..

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    emeğine yüreğine sağlık

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Emek ürünü ve ciddi bir beyit çalışması... Günümüzde kullanılmayan sözcüklerin çokluğu anlamının bütünüyle kavranmasında (en azından benim için) zorluk çıkarsa da kutlanmaya değer...
    Kaleminize., şiir yüreğinize sağlık sayın Nuri Çinüçen...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Nuri Çinüçen