Ben duruyorum
Düşündüğüm yerde
***
Duruyorum; şehirler geçiyor yanımdan
Yürüyorum; şehirler yine geçiyor
Caddeler geçiyor, sokaklar geçiyor, mevsimler geçerken
En çok sen geçiyorsun içimden
Ben geçemiyorum senden
İçimden geçen sessiz göç
Kelimelerin nedensiz taşınması
Nereye sığacak bu kelimeler içimden çıkarsa
Hangi kap alır bu ağırlığı
Gece kıyametler kopuyor sokağımda
Gürültülü artık rüyalarım
Herkesin duyabileceği kadar, sesli
I
Plastik kurşunlar ne kadar sevilirse
O kadar sevimlidir
Denizin üzerinde, ipe dizilen masum balonlar
Ve denizin üzerinde
Her şeyden habersiz beyaz masum baloncuklar
Denizköpüğü sesinin çıkabildiği kadar, avaz
Tertemiz köpükleri beklerken kumların üzerinde
Payımıza rüzgâr düştüğünden beri
Toza dumana karıştık
Karışmak, toz-duman olmakla başlar
Toz mu daha çok yakar gözleri
Yoksa kirli hava mı?
Havayı kirletenler mi daha çok can yakar?
Dünyayı temizlemeye çalışmalar yeter mi?
Herkes kendi evinin önünü temizlese
-ki yetmeyecek artık kendi evlerimizin önünü temizlemek
Dünya çok kirli
Çok sisli deniz artık
Ölenlerin yerine de temizlemek gerek yerleri
Ve ulaşabildiğimiz kadar yüksekleri
Yükseklerde toz bulutu
Yuvaları var yukarda, ocakları hep tüten
Tozların da kendi dünyaları var
Onların da bulutları var sinirlenince
Ama denizleri yok
Suları yok onların
Su yok eder çünkü tozları
II
Cam kenarındaki korkuluklar olduğu sürece
Saksılardaki çiçekler güvende
İçeri düşme ihtimalleri
Üzerine çatının yıkılma ihtimali
Deprem ihtimali kadar
Susun, toz bulutları konuşacak
Kulağımızı tırmalayacak dinlemezsek, kulaklarımızın içine girip fısıldayacaklar
Oysa bu şehir susmuyor
Umutsuz çocuklar doğuruyor
Kaldırım taşları kadar yollar birikiyor önümüzde
Gömebilir miyiz yürek ağrımızı gökyüzüne?
III
Üzerimize yakışmayan ağrılar yapışıyor
Elbiseler gibi
Umudun bilekleri kesildiğinden beri
Hep umutsuz çocuklar doğuyor bu şehirde
Umut kesildiğinden beri o çocuklardan
İçi kan ağlayan çocuklar büyüyor bu şehirde
Sana gelme isteğimin bir sınırı olmalı bu umutsuz şehirde
Yolların bir sonu olmalı
Bir toz durdurabilmeli beni
Ama durdurmuyor
Zamanların sınırsızlığı gibi sana koşma isteğim
Sonu yok
Koşma isteğim bittiğinde durabiliriz ancak
Şehir durur, sokaklar durur
Saatler sessizce geçer yanımdan
İçimden geçen özlemi bir kenara bırakırım
Kaldırım taşının üzerine
Kum gelir üzerine
Biraz da toz-toprak
IV
Ezilmeli bu umutsuzluk
Umutların ezildiği gibi
Bunun da bir sınırı olmalı
Adımlarımın sınırsızlığına inat
Durmanın sınırı
Ellerin parmaklıkları kavrayabildiği kadar
Susmanın sınırı
Kelimelere kelepçe vurulana kadar
Umutların sınırı
Umutsuzluk ezilene kadar
(On Sekiz Haziran İki Bin On Üç 16 50)
Nevin AkbulutKayıt Tarihi : 19.6.2013 16:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!