giymişsin yeşillerini, gelmişsin, yeni sürgünlere benzeyen
eskinin ihtiyar yüzünü doğrulayıp
yenileri yetiştirip gelmişsin
gelmeyip de n’apacaktın? Ne de iyi etmişsin…
Ama, elleri el yapan ustalar, senin bu yeni ellerini görmesin!
Gül dikenler, gül sökenler
kıyıcılar ve kanun koyucular görmesin!
Bilirsin, her gün bir binanın düz olup olmadığı tartışılabilir
hiçbir zaman düz olmayacak bir dünyada
ve düz saçlar, berber çıraklarını sevindirebilir her zaman
hiçbir zaman âdil olmayacak bir dünyada
gelmişsin, yeni boşaltılmış bir evin sesiyle hem de
hiçbir şeye bölünemez ses, ama ayrılık getirir suya, havaya, toprağa
yeni renkler ekleyerek uzayabilir de
neredense, çıkmış bir cenaze, bir sesle haber verilir ölümlülere
sesli gülmemek için cenâzelerde, aşktan ve acıdan da konuşulabilir,
yeryüzü ölçüm birimleri olarak
ancak, yalnızca iki insan arasında konuşulabilir her şey
hiçbir zaman dolmayacak bir boşlukta
iki insan konuşurken, kimse durup da bir saate bakmıyorsa eğer
bu, orada hayat, zamandan hızlı tüketildiğindendir
konuşulup uzlaşılabilyorsa eğer,
orada söylemek, bir üretim biçimdir
ve buna bir uzlaşma birimi olarak sevgi deriz,
önceleriz ve geriye atarız sıklıkla
çokça söz eder ve saygıyla yâd eder, tekrarlarız
masallarda kadın saçlarına takarız
gelmişsin, ne iyi etmişsin
zihnine sevecen kelimeler doldurup gelmişsin
gözlerin ıslak, sesin sağalmış,
en istenilen şeyleri söylemeye
bir marangoz hüneriyle acıyı yontup
en istenmeyen şeyleri üflemeye gelmişsin
otur, dinlen, acele etmişsin
yeni yanmış bir ormanı koştun gelirken,
örselenmiş ciğerlerin
kararmış bir hüznü belli etmemek için
yüzünde, sevdânın en gâlip akşamını dondurup gelmişsin
konar-göçer de olsa, bir umudu resmetmişsin yüzüne
saçlarında, yalancı dalgaları kestirip,
en güzel otları küstürüp gelmişsin
bütün yusufların kuyusunda boğulmuşa
hayatı mı sevdireceksin?
yoksa, bir yanılgıyı kırmaya mı geldin?
elinde bir kitap,
- ağrılara okuyup üfleyecek, aldanışları ninnileyecek misin?
derim hep, her sevgi biraz aldanıştır
şimdi, elindeki kitap yere düşse
pekâlâ, benim en sevdiğim kitaptır
eksik etmemişsin yakandan, çiçeklenen gururu
çiçeklerinle gelmişsin, ağzı yanık mimozalar
iç cebinde bir elma
yoksa, sen de aldanmaya mı geldin?
bir bölüşülmezliğe katlanmaya
râzıyken, bütün kuyularda yusuf olmaya
hay Allah diyerek,
evde unutulan bir oyuncak gibi dönmüşsün dünyaya
hoş gelmişsin, hoş dönmüşsün, kendinde bir dönüş olan dünyaya
şu bizim şarkıya, başlayıp da bitiremeyeşin gelir aklıma
yazın, ince ve uzun ağrılarla, yarım,
geceyi kahır gibi ören örümceği uyutup
şarkının kalan yarısıyla
insan arasına, iyiye, güzele bulanıp gelmişsin
tenhâlığım, hoş gelmişsin dünyaya
biz, şimdi, ne kadar kalabalık olduk
anlatamadıklarımızla
26 Nisan 2016 Salı / İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 26.4.2016 21:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!