Dünya senin olsa çocuk senin olsa,
Bağışlasalar çocuğum dünyayı sana.
Büyükler getirip çivisini çaktı ortasına,
Yaşanmaz kıldılar çocuğum dünyayı sana.
Üç günlüktü neyi bölüşemedi ki şu insanlık,
Pelesenk olmuş ağızlarına diyorlar insanlık,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
"At tepişir, eşek ölür!"
Doymadı bir türlü eli kanlı emperyalizm!
Kendi saltanatları, çıkarları, politik sapkınlıkları için dünyayı kana bulamaktan bıkmadılar!
Dün,
"İkiz Kuleleri" bahane edip Afganistan'ı işgal ettiler!
Oysa Taliban'ı, El Kaideyi kendileri yarattı!
Sömürdüler ülkeyi, "İŞBİRLİKÇİLER YETİŞTİRDİLER", ülkemizi "KAMP YERİ" yapıp saldılar üstümüze!
"Kimyasal Silahlardan" söz edip Irak'ı işgal ettiler, Saddam Hüseyin'i devirip ülkeyi kaç parçaya böldüler!
Kaddaf'iyi linç ettirdiler, halkına!
Suriye hala yıkık, dökük, savaş alanı,
Olan ülkemize oluyor, "SESSİZ İŞGAL ALTINDA" adı sığınmacılar tarafından!
Ve sırada Filistin!
Topraklarını satın aldıkları yetmedi, tamamını istiyorlar!
Olan mı?
Önce savunmasız çocuklara elbet!
Sonra da kadınlara, "TÜM MÜSLÜMANLARA!"
Kim görecek gerçeği peki?
2 milyarı aşan nüfusuyla Müslüman ülkeler mi!
Mesela Suudiler,
Körfez ülkeleri,
Endonezya,
Irak,
Suriye,
Azerbaycan,
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve
Türkiye mi?
İran hariç yani!
Bu aymazlıkla
"ÜÇÜNCÜ BİN YILDA MÜSLÜMANLIK DİYE BİR DİN KALMAYACAK!"
Bu kadar aciziz biz, bir Papayı, bir ABD yetkilisini, "BOP/GOP" gibi emperyalist projeleri bile çözemiyor, okumuyor, yorumlamıyor, karşı tedbir almaktan uzakta yaşıyoruz!
Sonra da çıkıp, "DİN BEZİRGANLIĞI" yapıyoruz!
Irak işgalinde Müslüman Kadınların "BİZİ VURUN, ÖLDÜRÜN, KARNIMIZDA ABD PİÇLERİNİ TAŞIMA AYIBINDAN KURTARIN" feryadını kulaklarını tıkayanlardan ne bekleyeceksin!
Tebrikler Hamiye Hanım...
Şairim bildiğiniz gibi canlılar
canlarını korumak zorundadır.
Havf damarı yani korku damarı
Hıfz-ı hayat için yani hayatını
korumak için verilmiştir. Ama
Bir canlı başka canlıya karşı
kendini korurken sadece
İNSANLAR BAŞKA CANLILARDAN
KENDİLERİNİ KORURKEN KENDİLERİNİ
DE KENDİLERİNDEN KORUMAK
ZORUNDA KALIRLAR, Dolayısıyle
canlıların en tehlikelisi İNSANLARDIR.
Zaten sizler de biliyorsunuz ki CEHENNEM
sadece insanlar içindir.
YANİ CENNET UCUZ DEĞİL CEHENNEM
LUZUMSUZ DEĞİLMİŞ.
Efendim çok güzel bir mana yüklemişsinir.
TEBRİKLERİMİ SUNUYORUM SAYIN GÜL.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta