Hiçbir şey anlatmıyordum ve kimseyi dinlemiyordum. Şairlerin büyük sevdalarına yazdıkları dizeleri kendime biçiyordum. Yalnızlığın ilahi doğurganlığıyla kendime mal ediyordum açan çiçeği, balkon demirlerine konan serçenin neşeli sesini.
Hiçbir şey anlatmazken ve dinlemezken buldum seni. Solgun sessizliğin orta yerinde parlıyordu gözlerin. Saçlarından tutmuş sürüklüyordun hayatı sanki. O zaman dedim ki: “ben olmalıyım sürüklediğin, aklanmalı kirletilmiş yüreğim sende. Acımasız bir sevmek olmalı bu. Hırçın, uçuşkan, öncesi ve sonrası olmayan. Tam tamına bir sevmek olmalı ellerinin ardında”.
Bedenin bir adımlık yerdeyken, o kadar uzaktı ki ellerin benden. İmkansız gibiydi seni sevmek. İşte belki de ben imkansızlığına vuruldum senin.
Durduk yere seçtim seni
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.