Bir gün gelip zaman dursa da
Akıp giden yıldızlı gecelerde
Onurlu duruşuna tanıklık etse de ölüm
Bu telaş boşuna gülüm…
Bir gün tufanlar geri çekilse de hani
Diplerden zeytin dalı getiren
Güvercinin olsa da yani
Her yolu yürünmez kılan
Kuşkularda karanlık gecelerin
Her su başını tutmuş ejderhaların oldukça
Seyreden kalabalığı yarıp yetişsen de
Olay yerine, suç mahalline
Telafisi yok anla artık
Her mavi kan kırmızısı görünür sana
Dört yanın karanlık
Üstelik sırta saplanan bıçak ta acımaz artık
Hayatın uğursuz kavşakları
Yüreklerin kızgın küllere gömüldüğü
Kimseciklerin isimlerini bilmediği
Gizli saklı aşklarda
Son meydan savaşlarında yani
Son sadakat kalesinin düştüğü
Feci yerlerdir
Çünkü durduğun yer şehrin en karanlık yeridir
Çünkü baktığın yer
Hain suratların parlak ışıklara tutulduğu
Ölümlülerin ölümsüzlerle toz duman bir yolu birlikte yürüdüğü
Demir parmaklıkların arkasına hapsedilmiş
Gözleri buz mavisi vahşi kurdun hasta bakışlarından
Yeryüzü cehenneminden bir yerdir
Çünkü dinlediğin masal eksiksiz olduğu için inanılması zor
Yanlış olduğu için kabul edilmesi imkansız bir efsanedir
Çünkü durduğun yer
Meduse’nin ışıkla dansındaki yanılsama
Sevdalıların ayrılıklarındaki hüzün
Müziğin yanlış tınısındaki gürültü
Ormanı sarmalayan rüzgarın esintisindeki ürperti kadar
Tekinsiz bir yerdir…
Çünkü durduğun yer
Ezeli ve derin korkunun egemenliğinde
Esenliğin ve huzurun her karanlıkta
Acımasızca bıçaklandığı
Uzak göklere göçün hüznünde
İnsan kalbinin en felaket yeridir…
Çünkü durduğun yer
Vücudunun mabedinde
Yüreğimin sana ayrılan özel yeridir
(Helsinki, 8 Haziran 2008)
Yuasıf KılçıksızKayıt Tarihi : 27.11.2013 01:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!