Söylesene Ana…
Bi söyle hele…
Bu kurşun da neyin nesi? …
Bu ağlayış,
Bu haykırış da ne böyle?
Kefenimiz olmuş sevda,
Giydirilmiş doğmadan...
Seçim yap demişler! burda olacaksın..
İlahi kudrete iman etmiş...
Anadoluya gelmişiz..
Uyarmışlar! Lakin demişler!
Toz topraktı yaşam,
Gölgesinde oturulan Çam
Meşe Palamutunun ıslaklığı ve nem...
Suyun dibindeki söğüt..
Salkımdı öylece sallanan...
Toprağa düşerdi bir ayaz
Biz gerinirdik ince yorganın altında
Buz gibi düşerdi alnımıza ay ışığı
öylece kalır ve uzanırdık yine
Akşamlarda kaybolan kadehlerin
Anısına tokuşturur ve içerdik öyle işte
Cam kırığı sevdaları yaşadık biz,
Üç kuruşluk satılmış dostluğu da kimi zaman...
Kimi zaman, ağladığımızda yanaklarımızda yaş!
Fark edilmeden dostça, kurudu tuzlu iziyle...
Biz geceler boyu, hasreti özledik...
Tut Ellerimden...
Güneş olsun avuçlarımda...
Karanlığın önünde dalgakıran...
Umudun önünde Flama...
Mertliğin önünde Kılıç...
Kalemin önünde kağıt olalım....
Mavi gözlü asker seslendi coşkuyla,
İlerleeee.! Akdeniz'e! ! !
Samsundan çıktığında baktı etrafına
Bir yoksulduki Anadolu,
Bir umutsuzdu ki,
İndi Erzurum'a,
ÇIKIŞ (EXIT)
'Çamlığın başında tüter bir tütün
Acı çekmeyenin yüreği bütün
Ziya'mın atını pazara çekin
Gelen geçen Ziya'm ölmüş desinler
Seninle yaşamak,
Her saat bir gün,
Her gün bir yıl,
Her yıl, bir sonsuzluktur..
Seni sevmek,
Farzet şu an seni düşünüyorum
Kapat gözlerini usulca,
Süzülsün dudaklarında hayalim..
Tarasın parmaklarım saçlarını....
Farzet ki, rüyana doldum ansızın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!