Adam günlerdir durmuyordu ve aniden durmuştu,
Yerinde duramayan adam adeta tutukluk yapmış gibiydi,
Duran adama durup herkes bakıyordu,
Onun gözleri dalgalanan bayrağa ve atasının gözlerinin içindeydi,
Emanete sahip çıkıyorum der gibi duruyordu
Kararlıydı sürekli durmaya.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Tuhaf ve acı....ülkemizin gerçekleri....kutluyorum her zaman güzeli yazan kaleminizin.... gücünü tüm yüreğimle ve tam puanımla............Saniye Sarsılmaz
Bu ülkenin insanları her zaman haksızlığa, hukuksuzluğa kaşı durmuştur. 90 yıl önce insanlığa, düşmanlığa karşı durmuş, aradan geçen yıllarda zulme, haksızlığa, acıya, yokluğa karşı durmuş, en son da hukuksuzluğa, vs. karşı durmakta ve duruşuyla karşısına aldıklarını korkutmaktadır. durmak en büyük hareket, en anlamlı davranıştır. Yüreğine sağlık.
direnirken ne güzelsin türkiyem
Evet duran adamlar lazım bu ülkeye. Zulme karşı duran haksızlığa karşı duran çalmaya çırpmaya, yoksulluğa kısacası adaletsiz her şeye karşı duran adam lazım Tebrikler Önder bey
önder bey,
duran adam zulme zorbalığa karşı duran...duruşuyla direnen gezi direnişinin farklı direnişiydi....selam olsun direnenlere...sizi ve değerli çalışmanızı yürekten kutlarım....emeğine, yüreğine sağlık....
başarınızın devamını......kaleminizin tükenmez olmasını diliyorum....nice başarılara....
selam saygı sizedir......
Duruş direnişti... Duruş aslında bir başlangıçtı...Bir damlaydı çoğaldı...
Yürekleri tutuşturdu...
Onlarca can gözünden vuruldu... Genç fidanların yüzü soldu... Ama bitmedi bitmeyecek gezi...
Kaleminize saygı ile kutlarım...
Adı üzerinde bu bir halk destanı, ne söz düşer bize ne yorum, sadece yürekten kutlamak ve tebrik gerektirir...
Güncelliğini hiç yitirmeyecek bir sürecin,bu sürecin içinde gelişen bir dram/durumun tanıklığıyla sosyal ve duygusal etkiler bırakan nitel bağlamda güçlü bir şiirdi...Kutluyor,saygılar sunuyorum...
'Duran Adam Destanı...'
Doğrusu önce 'ön yazıyı' okudum paylaşımda, sonra sayfaya geldim...
Şaşırmadım desem yalan olur...
Adam durur mu? Durursa neden durur? 'Yürüyen Adam' desek, aynı sorular yine gelecek.. 'Neden yürüyor, durmadan mı yürüyor' denecek..
Şiiri okudukça anlıyorum ki adam durmuyor aslında.. 'Zulmün, baskının, sömürünün, kendi ülkesinde parya olmanın karşısında duruyor!'
Tıpkı 'CEPHE' gibi! Sur gibi, duvar gibi duruyor!
Korkusuzca, gelen her darbeyi 'göğsünde karşılayarak' dimdik duruyor!
Sanki heykel... Sanki taştan!
Nasıl durmasın ki?
Geçilse, yıkılsa arkada gedikler açılacak.. Çoluk, çocuk vurulacak, coplara bir de plastik mermiler eklenmiş ki 'Berkin ve benzerleri' vurulacak!
Bir halk ayağa kalkmış, diklenmeye başlamış... Karanlığın önüne atmış kendini.. 'Duran Adam' ona yol gösteriyor, 'gözleriyle konuşuyorlar!'
Sesler giderek yayılıp yükseliyor.. 'Hey! Türk Ulusu sana yakışıyor mu esarete boyun eğmek! Ülken satılıyor, özgürlüğün elinden gidiyor, bağımszılığın tam bir bağımlılığa dönüşüyor! Hani sen onurlu insandın! Hani sen esir alınamazdın!'
İşte böyle.. Bütün bunlar 'Duran Adam'ın' bilincinde... O bir lider, o bir ihtilalci! O bir Mustafa Kemal!
Önder, Kardeşim....
Gönlüm, yolum, izim seninle... 'İşte bir, fikirde bir, dilde biriz...'
Şiirini, engin düşüncelerini, korkusuz, mücadeleci şahsını bütün içtenliğimle kutluyorum...
Karşı duruyordu aslında,
Zulme, gaza, suya, şiddete karşı,
Zulüm ise yerinde duramıyordu,
Terse dönmüştü her şey,
Baş döndürüyordu!
Zulme karşı ise herkes duruyordu.
İşte şiiri kalbi, şiirin özü...
Yeniden Ne çabuk geçti koskoca iki yıl. Ne çok devrim şehidi verildi. Ve ne çok yaralı. Kimler ne kadar nasiplendi bu olaylardan?... Baskıyla, zulümle susturuldu gençlik. Yetmedi, tomalara siper ettiler körpe bedenlerini. polis kurşunlarıyla can verdiler daha aydınlık, özgür bir Türkiye için. Sahip çıkamadık gençlerimize. Duramadık arkalarında dağ gibi. Şimdi arkalarından yazıp çizmenin bilmem yararı ne?...
Kutluyorum şiiri ve şairi. Anılarına saygıyla...
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta