Dur! Diyeceklerim Var Bebek

Teoman Özgün
496

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Dur! Diyeceklerim Var Bebek

Kışın İstanbul’u esir aldığı Ocak ayı,

Her taraf sanki beyaz çarsafla örtülü.

Annen sana sancılanmıştı,

Her zaman ki saatte Arabanın başindayım,

Ama bir fark var her taraf kar-buz ve biz,

Arabayı iterek ancak asfalta inebildik

Dedeni dükkanına bırakıp hastane yolu tuttuk.

Hastanede hademe tanıdık hemşerimiz Kenan

Dünya iyisi insan bize yardımcı oluyor,

Annen doktorla birlikte muayene olmaya,

Biz hemşerimizle gelecek haberden umutlu.

Çok geçmedi cellat kılıklı doktor; çok rahat

Bebek ölü doğum!

Yumruk yemiş boksör gibi abondeneyim,

Annen bir köşede ağlıyor,ben hala şoktayım.

Acilen doğuma alındı annen hala bir umutla,

Herkes telefonla seni soruyor,bende cevap yok!

Ah bebeğim az daha anneni de yanına alacaktın,

Sanki onu benden daha çok sevdin kısa zamanda!

Doğumun çok zor oldu,bütün doktorlar seferber,

Neden bebeğim,bu dünyayı bu kadar istemedin.

Birileri dünyanın çirkinliklerle,kötülüklerle dolu

olduğunu mu söyledi.

Masum bebeğim,Yaradan’ım seni temiz mi kılmak istedi,

Halbuki biz seni ne umutlarla bekledik.

Annen dokuz ay boyunca seninle avundu,seninle bir bütün oldu.

“Bak bey yine tekmeliyor,bu çocuk haylaz olacak”

Doktor bile şaşirıp “bu kadar hareketli çocuk olmaz”

Nereden bilecektin bu hareketliliğin başina iş açacağını,

Akşamları tek eğlencemizdin,sevip okşardık görmeden,

Hepimiz yuvamıza getireceğin sıcaklığı beklerken,

Hüznü ve acıyı tattırdın.

Ah be bebek bizi bir defa üzdün,tam üzdün!

Annen elbiselerini,zıbınlarını,çoraplarini hazır etmişti,

Şimdi diyor ki “ben nasıl tekrar toplayabilirim.”

Annene göstermişler; doktor da:”ne güzel bebekti”.

Hala unutamadı! “gözlerimin önünde sürekli”.

Sebebini sordum; kordon dolanması iki-üç günlük

Annenle sen içerdeyken,ben hala telefonla

Acıları ve tesellileri kabul ediyorum.

Varlığını tatmadan,yokluğuna alışmak zor be bebek.

Eve gelip annenin üstünü ve senin çantani aldım,

İçimde hala umut taşiyarak!

Nihayet anneni görebiliyorum yıkılmış,soruyor:

Herkesin bebeği var benim ki niye yok!

Zaman geçiyor anneni hastaneye,seni morga bıraktım.

Tekrar yine evdeyim.

Komşular gelmiş başsağlığına,

Ablanla anneni konuşturmak için telefon açıyorum,

Ablan senin için gözyaşi döküyor beni de ağlatarak.

Babaannen teselli edyor ağlayarak “ya oğul birde bizi düşün”.

Düşünmez miyim beş çocuk vermiş toprağa annem.

Bizlere de can vermek için gezmedik ziyaret bırakmamış.

Ocağımız hüzün,acı ve keder tütüyordu artık…

Torunlar toplanmış dedelerinin yanına biz yeteriz dercesine.

Deden ablana kuruyemiş,çikolata almış,ağlamasın diye.

Saatler geçmek bilmiyor,üstelik hastayım ilaçla uyuyabiliyorum.

Nasıl uyumaksa annen Hastanede, sen morgda.

Sabah kalk dediler,bekletme bebeği.

Araba yapacağını yapıyor bir saat sonra ancak yoldayız.

Hüseyin kankam arıyor “ne yapalım” diye.Hastanedeyim!

Anneni gördüm. Kucağım boş dercesine.

Hemşireler yol gösteriyor, ikinizi taburcu etmek üzere

Şimdi sana geliyorum bebeğim! Morgdayım.

Tombul şirin amcan karşilıyor,hoşgelmediniz!

Tanıdık bir yüz “ne işin var burada” ne olabilir.

Bacanağın karısı ölü doğum yaptı.Aynı acı-kader.

Onlar bebeğini alırken ben yeni gelmiş morg misafirlerine bakıyorum.

İcimden onlarında bir zamanı ve mekanı vardı,artık yok.

Tombul amcan adını soruyor,cevap veremedim.

Evrağa hemen Bebek Yılmaz diye yazdı adını.

Bisküvi kutusunda seni bana teslim etti.Kontrol et!

İlk defa bakıyordum yüzüne,meğer ne tatlı uyuyordun.

Kıyamadım kalk bebek demeye!

Hüseyin amcana emanet ediyorum,annen görmesin diye.

Kankam üzgün sana bakarken omuzumdan tutuyor,dostça.

Halbuki kankam kirven olacaktı,pekişsin diye dostluk.

Anneni eve bırakıp sana kavuşmak acelem.

Hüseyin’in arabasındayız ve sen arka koltukta.

Mezarlıklar Müdürlüğü’nde kaydını yapıp beş tane tahta verdiler.

Arabada yine sessizlik,sesin hiç çikmiyor bebek

Ümraniye Kocatepe mezarlığı’ndayız artık,evinde.

Yıkayıp,kefenlemedik,namazını da kılmadık.

Başinda imamda yoktu,hakkınızı helal edin diyen.

Bunlara gerek görülmedi,sana dua etmedim; masumsun diye.

Yalnız sen,ben ve Hüseyin amcan ve de görevliler.

Yeni evin çok güzel,düzenli ve tertemiz.

Bizi bebek mezarlarının olduğu bir alana götürdüler.

Herkes uyuyor üstelik beyaz çarsaf çekmisler üzerlerine.

İki görevli sana bir yatak açıyorlar daracık!

Büyüklerine alıştığım için çok mini geldi.

Tamam dediler,seni son defa kucağıma aldım,

Son defa göreceğim, pipin gözüme takılıyor.

Daha sonra unutamayacağım yüzün.Ama!

Yüzünü çevirdin bana,sanki beni neden istemediniz gibi.

Gözün kan dolmuştu yoksa sende mi ağladın bebek.

Anlayamadım bana olan kırgınlığını!

Görevliler aldılar seni benden,tahtalarla kapatıp,

Üstüne kalın bir yorgan serdiler üsümeyesin.

Üstelik varlığını belirten 493 numarasını verdiler.

Atılacak oldum; ”verin bana oğlumu eve götüreceğim”

Annesi onu çok özlemistir ne olur çikarin diyecek oldum.

Ama artık yatağına yatırmışlardı! Rahat uyu bebek.

Elveda bebeğim elveda Bebek Yılmaz elveda ciğer balam elveda.

Bebek Yılmaz yaşasaydın adını Hüseyin Salih koyacaktık.

Neden mi? Hz.Hüseyin sevgisi ve kahpece öldürülen,sineği bile incitmeyen bir buçuk yaşindaki Zeynep’in babası Salih.

Yiğit ve onurlu kardeşim seninle yaşayacaktı.

Sanki aynı kaderi daha kısa zamanda yaşadın bebek…

Ya işte böyle Hüseyin Salih yaşasaydın ne güzel olurdu.

Bacamız mutluluk,neşeve senin gülüşlerinle çinlayacakti.

Seni bağrıma alıp,”oğlum,ciğer parem” öpüp okşayacaktım.

Sana futbol,basket oyunlarını öğretecektim.

Güzellikleri,acıları beraber paylaşacaktık be bebek.

Elveda Hüseyin Salih.Elveda sevgimin yüreği elveda.

Seni unutmak ne mümkün bebek,bebeğim.

Baban

Hasan YILMAZ

10.01.2002

Teoman Özgün
Kayıt Tarihi : 17.4.2009 11:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Teoman Özgün