Dünyaya Kırık Bir Kalbin Periyodik Sendr ...

Mizgin Teker
51

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Dünyaya Kırık Bir Kalbin Periyodik Sendromları

gök
dağıtırken
yüzündeki
kuş sürüsünü
anlatacak birini aradı
üzüntüsünü

sessizlik
kendi üzerine
düşen bir gölgeydi
bölemedi o bile
yağmurun
çatlak ve boğuk gürültüsünü

sadece suskun muyum
yoksa ölü mü
ve
ömrüm ile önüm arası
çarpı mı
yoksa
bölü mü

nedense
kedere razıydım
dünden

ama ne yapsam da
razı değildim
kendimden

ve yaşımın taciri
yaşlı dünya
daha
dörtte birini bile
göremeden
sana küstüm
ben

içinde dönüp
durduğum
üçte dördü
dünya sandım
bunca zaman
ama neden
neden
neden

yürüyeceğim
tüm yollar çizilmiş çünkü
ben daha
emeklemeyi bile
öğrenemeden

yaslanacak
bir
dağ bulamayınca
yassı bir uçurum
olur insan
daha doğrulmadan
acemilikle
kendini doğuran
(namahrem)

doğurdukça
kendini
yine
ve yeniden
sevemeden
sokaklara bırakan
(mahrem)

resmi bir hürriyet
olmalıydı gençliğim
yazgısının harfleri
kurşuni bir tokadı değil
ılık kırları çağrıştıran

yaşlılığı aksayan
bir ergen oluyorum
yaşlandıkça
tek ayağı değil
hayatı aksayan

kanadın kırgınlığı
en çok
onu kullanmayı
unutan
kuşadır

ibreler uçmaya
ve
gözler durmayadır

neden her şey
aramadan sunuldu bana

içim sürekli buğulanan
ve
hiç tutmayan
nemli
dalgın bir mayadır

ve kuş
kışın ısınamayan
bir evde
kıyafetler bile
çuval renginde
bir arka odadır

çocuk,
diyeceğim
diyemiyorum

uçurumların var
diyorum sadece
çünkü ben sadece
bunu
demeyi biliyorum

şehrin
ışıklı
ve
sabahsız
ve
ıssız
sokaklarına bakan
uçurumların var

sokaklar
ama
bakmaz hiç
sana

atılırken kalbin
bir hüzün kazanına

kendi içinde
kayna
kayna

kayna

ölümü görmüş gibi
bu yaşta
ağlama

gördüm desen de
inanmazlar sana

sen ölümü değil
yalnızca
önünü görmelisin
bu yaşta

belleğimi çatlatan
radikal bir
uçurum gibi
içime döndükçe
derinleşir
ve süzülür bir
sivrilikte
göğsüme açtığım
oyuktaki ayna

dünyayla vuruştukça
fırlar parçaları
ve
batar damarlarıma

sonra dikine dikine
kelimeler vurur
damaklarıma

ve aklımda uçuşan
uzaklara bakan
çilekeş sorular:

/bu kadar acı
neye değecek/

/bu kadar sabır
neye yetecek/

/zaman ne zaman
yaşamaya gelecek/

gülünç soruları
kan rengiyle
kuşatan
dik bir yokuş
olur kalbim
gece yarısı

keser kendini
gözyaşının tuzuyla
bununla
dinsin ister ağrısı

en son
ne zaman bakmıştım
bir şeylere
şaşkınca

ama ben
kapatıp gözlerimi
saplanmıştım bir kamaya
zaman su gibi aktıkça

kalbim
çok yol geldik
biz
seninle
ve hep
senin yüzünden
titreşen bir
yorgunluk oldu
zaman ensemde

ve oluk oluk
ağlayan bir gurbet
kendime dair

varlığın
varlığımın üzerine düşen
ağırlıklı bir hecedir

yüklemi pasiftir
ve
o pasifleştikçe
üzerine
daha çok
yük yüklenir

edilgen bir özneyim
kendi yaşamımda
—utangaç
ve sahipsiz

varlığın
yeryüzünün çatlağı
git
ve aramızda
kalmasın artık
bir kan bağı

çünkü
içimde akışıp duran
bir soru:
herkes yaralıysa
neden bir tek
benim evim
kırmızıya boyalı

ezberlediğin öğütler
bir yıldızdır
toz sandıkça
dökülür saçlarına
ama unutma

başkasının yıldızından
sana yol olmaz
çünkü
öğütler asla
ayaklarını uzatamaz
yaşamın
gerçek kıyılarına

bir kendime
bakıyorum
sonra bir de
bir de
kendime

ve
körüm
ve nankörüm
kendime karşı

mutluluğu arıyorum
sefer tasında
ve sonra
kendimi
mutluluğun hasında

çalıntı bir çehreyi
sırtımda taşıyorum
ve biçilmek için
incitilmiş bir
yorgunluk gibiyim
aslında

harflerin sesi
değil
içine atılmışlığın
duvarlaşmış sertliği var
artık sadece
boğazımda

Mizgin Teker
Kayıt Tarihi : 18.1.2025 23:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!