Ve
Şunları söyledi,
Mezardan kaçmış suratlar gibi,
“yıykayın yıykaya bilirseniz
Kendinizi,
Öyle bir ateş yakın ki
Yaksın güneşinizi.”
Çürümüş dudaklardan
Söz değildi dökülen…
Kan,
Damlıyordu toprağa durmadan…
Hani
Dökülür de katıksız kezzap taşa,
Vıcık, vıcık kaynar taş,
Ağlaya, ağlaya
Çürüyordu
Her kan damlasının düştüğü yerde toprak.
Yalın ayak,
Sivri taşlarda dolaşmak…
Şaşa kaldı düşünceler,
Öyle derindi ki göz çukurları
Kimse göremedi gözlerini.
“yıkın, yıkın” diyordu “hayallerinizi”
“nasıl olsa saracak
Dünya üstünde açan her gül”
Burun delikleri
Her nefeste,
Çekiyordu atmosferdeki oksijeni,
Ayaklarında tırnakları
Öyle saplanmışlardı ki çimenlerin bağrına
Bir inilti yükseldi bulutlara
“saymayın” diyordu
“hatıralarınızı”
“yaşayın
Yaşayabilirseniz
Düşünmeden yarını”
Acıkmış karınlar da açlığı
Duyduğunuzu söylüyorsunuz
Yalan mı?
“aldattınız bile, bile
Her adımda
Ruhunuzun karanlıklarını”
“toplayın dağınık saçlarınızı”
Daldırdı birden
Ellerini toprağın bağrına
Eştiği derin kuyu ya
Gömdü kendi kendini.
Söylemedi son sözlerini...
Kayıt Tarihi : 16.1.2012 19:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!