İnsanın kendisini dünyanın merkezindeymiş gibi hissettiği özel zamanlar vardır. Böylesi zamanlarda her şeyin etrafımızda döndüğünü hissederiz. Bizden başka her şey anlamsızdır bizim için adeta. Narsizm, en koyu haliyle kuşatır bizi. Böylesi zamanlarda artar kırılganlığımız, en alıngan olduğumuz hallerimizle beliririz insanların arasında. En ufak bir ilgisizlik, karşılıksız bir aşk ya da bize ters diyaloglar dağıtır bizi. Şaşırır, yörüngemizi kaybederiz bir daha bulamamacasına…Nefretimiz, kızgınlığımız birilerine karşı bu anımızı yaşarken tomurcuklanır, sonra filizlenerek köklerini derinliklere, gövdesini en tepelere salar,
KİN adını alır ve başlar İNTİKAM hesapları…
Bir de kendimizi işe yaramaz hissettiğimiz, koskoca evrende atılmış bir hiç olarak, Nietzsche’nin haykırışlarına ve acılarına ortak olduğumuz; şiire ve hüznün en koyu mavisine teslim olduğumuz ve değişik fantezilerle boş vadilere sığınıp aylak aylak gezindiğimiz zamanlarımız vardır bizim.. Bu zamanlar içinde bir zamane olarak fanilikle ebedilik gelgitinde şaşkınlıktan avare bir biçimde, hayatı tenis topu misali yaşamak kalır bize, çarpıldıkça yön değiştiren…
Sözünü ettiğim anlardan ilki, kendimi arzın en etkili ve de yetkilisi hissettiğim bir andı;
17 Ağustos 1999 Saat: 03:02
Yer:Adapazarı
Banyo yapmak için yirmi dakika ısınmasını beklediğim termostatın fişini prizden çektiğimde, bir an için dünyanın fişini çektiğimi düşünmüştüm,yerine takmayı denedim ama olmadı. Çok geçmeden anladım ki bunun benim çektiğim fişle bir ilgisi yoktu. Benim çekişimle ilgili değildi dünyanın öfkesi. 45 saniye sonra yıkık, dökük, virane olmuş Adapazarı sokaklarında dinen arzın öfkesinin ardından benim öfkem başlamıştı…
En güvendiğim yerin altımdan kayıyor olması ve acizliğim öfkelendirmişti beni. Kendimi önemsediğim her an komik bir slayt gösterisi ile gözümün önünde akmaya başlamıştı, bu yüzden beni önemli kılan ne varsa, bana beni önemseten her kim ne varsa onlara öfkeliydim. Yerin sallanması ile birlikte sarsılmaya başlayan sadece yeryüzü değildi, bir daha sabitleyemeyeceğim tüm sabitelerimdi. Ve bir daha sabitleyemediğim bir gidişatla karıştım yaşama, ağzımda dokunaklı bir türkü ile:
Salınıp duruyorduk orda:
Her mevsim gülümsemeye çalışan hüzünle
mevsimler anlamını kaybetmiş bakıyorduk,
bir soru ve bir ürperti ile gelen aşk için şakıyorduk,
yaprakları hışırdatan bir telaşe ile...
Sıyrıldık hayattan
ve gizilce koptu hengameler
cesetler sarkıtılıp boşaltıldı mezarlara
sen dahi sıyrıldın yanık tenli maceralardan
kendini dizelerin koynuna attın
ölü adamlarla yattın,
anlamadık kendini mevsimlere katan
katılarak dinemezdi gecenin şevkiyle
o bile
inatla geliyordu
canımızın ipliğini bağlar gibi bahane,
sarar gibi coşkuyla
gibi gibi gibi
çılgınca benzetmeler büyük kelimelerle...
hakikat kapanmaz bir yaradır şairlerde
Şiir: Şahane ve sessiz beste
vesaire vesaire vesaire...
Kayıt Tarihi : 29.7.2006 11:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17 ağustos 1999 saat:03:02 Adapazarı 45 saniye

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!