Dünyanın Bütün Çocukları Artık Pal Sokağ ...

Ben de yazar Molnar gibi çocukken çocuk olmaktan çok sıkılırdım. Bir an evvel büyüyüp, bana neyi, ne zaman, nasıl yapacağımı söyleyemeyecekleri bir yaşa gelmek isterdim. Özellikle sokaklarda oynarken eve dönüş vaktimin hatırlatılmasından nefret ederdim. O yıllarda ‘dokunulmazlığı’ elde edeceğim kutsal yaşın bana çok yakın durduğuna dair saf bir inancım vardı. Ne yazık ki öyle bir yaş eşiğine hiç ulaşılamayacağını fark etmem uzun sürmedi. Çocukluğun vahşi tecrübelerinden gençliğin kırılgan dünyasına doğru geçerken nasıl yaşamam gerektiğine dair söylenenler nedense daha da sıkıcı olmaya başlamıştı.

Geçen hafta o ‘sıkıcı’ hayattan biraz müsaade almak için durma hakkımı kullandım. Peki, ne oldu? Tahmin etmek zor değil. Daha birkaç gün evvel, vaktiyle bütün okullardan atıldığını yazan yayın müdürüm bana kızdı. Öyle canımın istediği zaman duramazmışım. Okur düzenli yazı beklermiş. Bu aralar birilerine hak teslim etme fikrinden pek hoşlanmıyorum ama mecburen söylediklerini küçük bir çocuk gibi dinleyip “haklısınız” demek zorunda kaldım. Maalesef teknik olarak haklı çünkü.

YAZIDAN KORKMAK...

Dolayısıyla şimdi oturup bu yazıyı yazıyorum işte... Birkaç kez tamir edildiği halde her fırsatta ağlayan bir kadın gibi akıtan çatıdan sızan yağmur damlalarının sesini dinlerken eski bir çocuk romanını anlatmak için kıvranıyorum. Bu yazıyı yazmak yerine öyle durup akan tavana bakmak istiyorum aslında. Yeri gelmişken itiraf etmekte fayda var. Ben yazıları öyle hemen masaya oturup yazanlardan değilim. İnsanlar nasıl öyle yazıyorlar ve hiç titremeden yaşıyorlar doğrusu pek anlamıyorum. O ‘her şeyi çok bilenlerin’ çıplak ruh halini hakikaten bazen merak ediyorum. Ben her seferinde korkuyorum. Geçenlerde sevdiğim bir yazara “hâlâ korkuyor musunuz yoksa artık daha mı rahatsınız” diye sormuştum. Bana yazarak şöyle cevap vermiş: (İzin almadığım için ismini yazmıyorum) “Bazı arkadaşlarım, ben günden güne ustalaşıyorum ve haliyle yazmak daha kolay oluyor dediklerinde, nasıl afallıyorum bilemezsiniz. Bana kalırsa, yazıdan korkmadığımız anda korkmamız gerekir. Neden korkmuyoruz, eyvah, dememiz gerekir. Velhasıl, yazıdan her daim korkulur ve korkulmalıdır. Ben kelimelerin arasında, Ege dağlarından az önce inmiş bir efe korkusuzluğuyla geziniyorsam (emin değilim gerçi): bu yazının içinde öyle durmak gerektiğindendir sanıyorum.”

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta