Gece sessiz ve suskun derininde bir sır saklı mananın…
Damgalı ruhum ve ötede bir çığırtı, yolculuğa hazırlanın..…
Önümde boş ve Soğuk bir beden, korku düştü içine canın …
Semalardan İtilirken aşağılara, sesi çınlandı kirli dünyanın..
Ve içreme gizlemiş ağır bir emanet , menzilim ise kayıp…
Boynumda kader ipi, yüzümde aşikare çıkmış bir ayıp…
Söylenip duruyor ahirden levhim,
hatamı bir bir sayıp…
Bu gidişin bir dönüşü var, dönme sakın sözünden cayıp…
Bu nasıl bir yolki ne başı var ne sonu yürüyorum elsiz ayaksız…
Önümde tenha üstüne tenha bir karanlık uçsuz bucaksız…
Nicedir düşüşteyim alçağa, anladımki bu yol duraksız…
Sanki bir bilinmeze satır satır yazılıyorum,
harfsiz noktasız…
Şu üzerimde bir leke zillet, hangi cenaptan bulaştı…
Korku sardı altı yanımı, her zerrem birbirine dolaştı…
Ya geride bıraktığım dönüş yolu nerede, sanki gayba karıştı…
Görünürde kanlı bir meydan, Oysa bildiğim tekşey barıştı…
Bu nasıl meydanki her tarfta zulmet, havada dolaşan kan kokusu…
Ne rüya bilirdim ne düş, başıma sardılar ölüm denen kabusu…
Açlık susuzluk vurdu içime, herşey sanki işkence ordusu….
Nedir bu derindeki sızı, meğer sarmış şimdiden can korkusu…
Ve arza deyerken şu ayaklar,yüzüme kapandı gök kapıları…
Kimki şu peşimdeki ecel, niye sayıyor attığım adımları…
Ömre biçilen vade, şimdiden dökmeye başladı yaprakları…
Başa bela oldu vakit, düne salıyor günümden alıp yarınları…
Yalnızlık yanaştı yanıma, Üzerimde etten kemikten bir elbise…
Her tarafta gizli tuzak, altı cihet içinde bin bir desise…
Sinemde derin bir boşluk, sanki yer açıyor Nefise…
Her zerrede imdat çığlığı, medet bulaşıyor soluduğum her nefese…
Tek iken bölündüm ikiye, bir yanım isyan,
bir yanımda vicdan sesi…
Çırpınır içinde ruhum, sıkarken bu beden kafesi..
Kara bulutlar tepemde, bela taşıyor yağan her kadresi…
Kendi içimde kayboldum, şimdi nasıl bulurum o adresi…
Bir damlayım şu cihanda, ulaşsam hangi deniz kabul eder…
İzsizim hem nişansız, geride iki büklüm gölge önümde keder…
Yürüyorum bilinmezden bir bilinmeze,
bu yol nerede biter…
Kör düğüm oldum kendim kendime,
çözün artık yeter …
Aldım şu gölnü yanıma, nice kapı çaldım bulamadım irfan…
Giden Ömrüm mahva kaldı, kalanına yaklaşıyor tufan…
Nere Kaçsam yasaklı deniz, sığınacak yok bir liman…
Günah kıyıları pür sınırları açmış,
bedel istiyor önce İMAN...
Kirlendim cürm batağında, bu teni hangi kılıç, hangi su temizler…
Tepemden aşağı aksa paklamaz, cümle derya denizler…
Hangi yolki ulaşam, önümde var nice karanlık dehlizler…
Dün eleste sana çağırıyordu mana,
bu yurtta sessizler…
Sırtımda muhtaç soykam , kırık dökük sözlerim hep sızılı….
Gelmediki içremdeki BEN islaha ,
hala suçlu hala azılı..
Boynumda cürm yaftam, elimde itirafnamem yazılı…
Gördüm şu arzın halini, her canın sonu toprağa kazılı…
Yedi kat yer döşek, gökler ise sanki tepemde yorgan…
Vakit ayak altı tabure, hayat boynumda yağlı urgan…
Ne ip var nede kendir, gizli bir el sanki nefesimi boğan…
Bu dünya darağacı ,idamlık doğuyormuş her anadan doğan…
Yüz karasıyla senden sana firar ederken dilimde ahım…
Bir garibki meded dilenir kapında,
gökleri aştı eyvahım…
Yalnızlık yoldaşım, nice dertlerin içinde düçar seyyahım..
Bu dünya sürgününe sebep , hangi suç hangi günahım…
Ey garib kalem, nice yazarsın boş söz, garibçe nukte…
İçinde nediye dolaşır, adını dahi koyamadığın bir ukte…
Ezilir durursun altında, nevarki bu taşıdığın yükte…
Her dem aradığın nedir, bulamazsın ne yerde nede gökte…
Garib Garib
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 14:15:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!