Çok eşek koğdurdum, o yukarı yolda,
Kızak kaydım eskiden, harmanda, yolda,
Yük ettim; koru da, sıkdoruğun kolda,
Seni nasıl unutayım, Şirin Köyüm.
Okul oldu bize, o bir kaç, eski oda,
Medrese’ymiş, eskiden; Veli’nin oda;
Dua okurmuş, ebem dedem orada,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
Hasan Kâ’nın dambaşıda loğ oynadık,
Düğünlerinde gece- gündüz hopladık,
İzzet’in ahlattan, çok meyve topladık,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
Sarı hazinen varmış, ne günler geçmiş,
Harbde, yiğitlerin şehadete ermiş,
Yakışıyor; adına kitap yazılmış,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
Hacı Ali’nin koru, İzzet’in koru,
Toprağın; çalı, meşe, ormanla dolu,
Aşağı boğazda; Kolanlığın koru,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm
Körüklü oğlu, gelerek, kurmuş seni,
Körük deresi vermiş; güzel ismini,
Objektiflere yansıttım o resmini,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
Arının vızıltısı, Kirkitin sesi,
Sğır Kuyruğundan olur, geçkeresi,
Toplu olmuş, ağızlarda penceresi,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
Kavun, karpuz; mısır; kenevirin varmış,
Belli ki, o yılların mazi de kalmış,
Sürülerce hayvanın dağda otlarmış,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm.
“Hakkı” der ki; benim ilk adresim sensin,
Göbeğimin gömülü olduğu; yersin,
Ne diyeyim ki; sen her şeye değersin,
Seni nasıl unutayım Şirin Köyüm
Dünden bugüne Körük Köyü’m.
Kayıt Tarihi : 21.3.2007 23:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
1999 Yılında kitabını yayınladığım kendi köyüm KÖRÜK Köyü'nü bir de şiirle anlatmaya çalıştım.

TÜM YORUMLAR (1)