Dul
Dul. Kendi kendisini tüketir bu sözcük –
Yüreğini tek bir göz gibi dışlamak isteyen
Haşlanmış, kızıl topoğrafyada
Yanan bir gazete kağıdının yüzeyi misali gövde
Yükseltir hissiz bir dakikayı güncelleyerek.
Dul. Bir yankıdan oluşan kendi gölgesiyle
O ölü hece, arkasında gizli bir geçit olan
Duvardaki paneli ifşa eder – eskimiş havayı,
Küflü anıları, o hiçbir şeye açılan
Sarmal merdiveni....
Dul. O kekre örümcek oturur da oturur
Sevgisiz basamaklarının merkezinde.
Ölümdür giydiği giysi, şapkası ve gerdanlığı.
Yeniden yakınında isteyeceği, ay beyazı ve maraz
Kocasının o güve suratı, dönenir etrafında,
İkinci bir kez öldürmeyi isteyeceği bir av misali –
Canlı bir ten misali, giderek ısınan ve kendisini de ısıtan
Kocasının mektuplarını serdiği gibi
Yüreğinin üstüne bastırdığı kağıttan bir imge.
Fakat, şimdi kağıt olan kimsenin ısıtmadığı kadının kendisidir.
Dul: şu büyük, boş mâlikane!
Cenneti gösteren oklar gibi şakıyan
Cereyanlı havayla dopdolu Tanrı’nın sesi,
Vaad eder sadece katı yıldızları, yıldızların arasındaki
Ölümsüz boşluğun uzayını ve hiç kimseleri.
Dul, o şefkatli ağaçlar eğilir,
Yalnızlık ağaçları, matem ağaçları.
Yeşil manzaranın etrafında gölgeler gibi dururlar –
Veyahut manzaradan oyulmuş siyah delikler gibi hatta.
Bir dul onlara benzer işte, gölge bir şey yani,
Eli saran el, ve bir şey yok aralarında.
Gövdesiz bir ruh başka bir ruha geçebilir
Bu berrak havada ve hiç de farkına varılmaz bunun –
Bir ruh başkasının içinden geçebilir, duman misali ince
Ve gittiği yönün ne olduğuna dair büsbütün bilgisiz.
İşte korkusu budur kadının – erkeğin ruhu belki canlanır
Ve hatta kadının donuk hislerini de canlandırır
Tıpkı Meryem’in mavi meleği gibi, baktığı o gri ve ruhsuz odanın
Haricinde her şeye körleşmiş, içeri girmek ve pencere camına
Sürekli bakmak zorunda olan güvercin misali.
(16 Mayıs 1961)
Sylvia Plath (1932-1963, ABD)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
https://ecnebiedebiyat.wordpress.com/category/sylvia-plath/
İsmail AksoyKayıt Tarihi : 18.3.2017 16:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Widow by Sylvia Plath Widow. The word consumes itself— Body, a sheet of newsprint on the fire Levitating a numb minute in the updraft Over the scalding, red topography That will put her heart out like an only eye. Widow. The dead syllable, with its shadow Of an echo, exposes the panel in the wall Behind which the secret passage lies—stale air, Fusty remembrances, the coiled-spring stair That opens at the top onto nothing at all.... Widow. The bitter spider sits And sits in the center of her loveless spokes. Death is the dress she wears, her hat and collar. The moth-face of her husband, moon white and ill, Circles her like a prey she'd love to kill A second time, to have him near again — A paper image to lay against her heart The way she laid his letters, till they grew warm And seemed to give her warmth, like a live skin. But it is she who is paper now, warmed by no one. Widow: that great, vacant estate! The voice of God is full of draftiness, Promising simply the hard stars, the space Of immortal blankness between stars And no bodies, singing like arrows up to heaven. Widow, the compassionate trees bend in, The trees of loneliness, the trees of mourning. They stand like shadows about the green landscape— Or even like black holes cut out of it. A widow resembles them, a shadow-thing, Hand folding hand, and nothing in between. A bodiless soul could pass another soul In this clear air and never notice it — One soul pass through the other, frail as smoke And utterly ignorant of the way it took. That is the fear she has—the fear His soul may beat and be beating at her dull sense Like blue Mary's angel, dovelike against a pane Blinded to all but the gray, spiritless room It looks in on, and must go on looking in on. (16 May 1961)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!