eski bir kasaba meydanın ortasında,
elim silahımda,
saatin onikiyi vurmasını bekliyorum...
Güneş karşımda,
bir insan silüeti görüyorum yalnızca belli belirsiz,
eli silahında...
düş mü, gerçek mi ayırt edemiyorum ama,
düşümde bile düşünüyorum ister istemez.
az sonra vuracaklar beni,
koparacaklar yüreğimi canımdan,
kollarım iki yana düşecek ve anlayacak herkes,
kanımla yazılacak adın..!
cebimdeki notu yalnız sen oku,
yalnız sen anla içimi..
çünkü,
yalnız ben anlıyorum seni!
o kurşunu kalbime sıkarkende biliyordum,
yapmak zorundaydın,
buydu çünkü tek yolu ayrılığın.
ikimizden biri vermeliydi canını..
hayat,
bizi bu noktaya getirdi madem,
aramızda tozlu, uzunca bir yol..
ki bu yol ikimizinde çarpışmalarına şahit oldu yıllarca,
birbirimiz için,
sevgimiz için,
birbirimize ve hatta hayata karşı...
şimdi ise seni getirdi mevzu bahsi geçen hayat karşıma,
vur onu!
öldür diye fısıldadı kulağıma..
sakın korkma,
silahımı bile doldurmadım.
hayat ne derse desin,
senin için hep gerdim göğsümü bilirsin.
saat onikiyi vurdu büyük bir şehvetle,
artık bekliyorum silahının namlusundan çıkan kurşunu..
hayat durdu..
ne komik değilmi,
film şeridim geçerken gözlerimin önünden,
bir yandan da seni izliyorum,
kolay değil,
son kez bakıyorum sana..
kadraj değişti sanki,
az önce siyah beyaz olan,
kasaba halkının ortasında göğsünden vurulmuş esmer bir çocuk oynuyordu bu filmde,
şimdi ise katili var başrolde,
başına eğilmiş ağlıyor delikanlının..
sımsıcak elleri soğuyor,
canı acıyor hiç olmadığı kadar esmer çocuğun..
ellerini bırakırken önceki vedalarda sevdiğinin,
bir daha tutabilirmiyim kaygısı gerçek oluyor bu sefer..
kan kırmızısı not a ilişiyor kızın gözleri,
bırakıyor delikanlının ellerini istemsiz,
belkide sonkez havada kalıyor o eller,
düşüyor iki yana ardından..
kadraj yukarı yükseliyor yavaş yavaş,
upuzun yerde uzanıyor delikanlı beyaz gömleğiyle,
başında sevdiği,
son gücüyle
gülümsüyor hafifçe..
hayat devam ediyor barışa veda ederken,
saat onikiyi beş geçmiş yalnızca tüm bunlar olurken,
beş dakika neleri alıp götürmüş iki insanın hayatından..
ve biri kalabilmiş hayatta,
kalabalıkların ortasındaki yalnızlıkta,
yalnız başına,
eline kan bılaşmış bir kağıt parçasıyla,
her baktığında o kağıda,
bir değil bin defa ölecek bi kız...
kağıtta ise;
beyaz gülüm,
ayrılığı yok etmez ölüm.
kirpiğine rüzgar değse,
baktığın yere kan damlar gülüm.
baksan hazırım,
tutsan uçarım,
öpsen ölürüm..
yokluğundan gayrı bana ne etsin ölüm.
sana gelmediğim gün,
öldüğüm gündür gülüm...!
Kayıt Tarihi : 4.9.2008 15:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!