DÜDÜKLÜ TENCERELER
Gençliğimden beri nedendir bilemiyorum, düdüklü tencerelerden hep uzak durmuşumdur. Rahmetli annem her zaman hiç çekinmeden kullanırdı. Nohut, fasulye, mısır ve et gibi geç pişen gıdaları düdüklü tencerede pişirirdi. Ben tencerenin buhar saldığını gördüğüm an mutfaktan hemen uzaklaşırdım.
Ankara'da oturan ablamı ziyarete gittiğim, bir gün önce özenle yaptığımız etli lahana sarmalarını yaktığımızın ertesi günü, geceyi kızında geçiren kayınvalidesi sabah eve döndü.
Rahmetli Halide teyze gelirken pazara ve kasaba uğramış, hamalla birlikte geldiler. Küfeyi boşaltan hamal gidince ablamla birlikte her şeyi mutfağa taşıdık. Halide Teyze ellerini yıkayıp salona geldi ve torununu sevmeye başladı. Torununu çok seviyordu, oğlunun ilk çocuğuydu. Rahmetli eşinin ismini de torununa vermişti (Mehmet İhsan).
Eşi Isparta'da bulunan Tuğ General Mehmet İhsan Alper Komando Kışlasını kuran ve oraya adı verilen Paşaymış. Babası da 70. Alay Komutanı Hasan Ertürk. Babam aileyi çok iyi tanıdığından hiç düşünmeden ablamı oğullarına vermişti.
Halide Teyze beni de çok sever, boş zamanlarında eşi ve babasının zamanında tayin oldukları yerleri ve tarihi olayları anlatırdı. Savaş yıllarının ve yaşanan sıkıntıların zorluklarını gözleri buğulanarak anlatırken ben de kendisini ilgi ve merakla dinlerdim.
Ablam hepimize kahve pişirdi, sohbet edip kahveleri içtikten sonra Halide Hanım Teyze:
"Bugün yemekleri ben yapacağım" deyip mutfağa gitti. Ben de kahve tepsisini alıp yanına gittim:
"Halide Teyze izin verirseniz size yardım edeyim" deyince Halide Teyze:
"Sen misafirsin canım, ben şimdi hallederim. Siz çocukla ilgilenin yeter" deyince ben de salona geçtim.
Aradan bir müddet geçtikten sonra mutfaktan sesler gelmeye başladı. Mutfak kapısından bakınca düdüklü tencereden fıskiye gibi suların tavana fışkırdığını gördüm. Ablam çocuğu uyutmaya çalışıyordu, hemen Halide teyzenin odasına koştum. Kıyafetini değişiyordu:
"Halide teyze düdüklüden sular fışkırıyor" deyince birlikte mutfağa koştuk:
"Düdüğünü takmayı unuttum, sebzeli bonfile pişiriyordum eyvah, eyvah" diyerek düdüğü takmaya çalıştı ama mümkün değildi.
Düdüklüden tavana fışkıran yağlı sular tavandan tekrar yere akıyor ve mutfak dolapları yıkanıyordu. Ben başıma gazete koyup ocağı kapattım ama tenceredeki su bitene kadar fışkırdı. Halide teyze şok olmuştu, tavana başını kaldırıp baktı, domates, biber, soğan parçaları ne varsa hepsi tavana yapışmıştı. Her yer batıp çıkmıştı, temizlenecek gibi değildi. Halide Teyze:
"Ay! bana bir şeyler oluyor" deyip sendeleyince hemen koluna girip salona götürdüm. Ablamla birlikte kanepeye yatırdık, ilacını verdik. Temizliğe gelen kadını çağırmamızı istedi:
"Güzide, Nafıye kadını çağırın da temizlesin kızım"
Temizliğe gelen kadın da annesini hastaneye götürmüş, bulamadılar.
"Halide Teyze siz hiç üzülmeyin, biz ablamla birlikte mutfağı pırıl pırıl yaparız" dedim.
"Yavrum hiç olur mu, sen misafirsin. Daha bu yaz boyattık her yeri, çok üzüldüm".
Ablamla mutfağa geçtik, ilk önce yerleri defalarca sildik. Tezgahta basacağım yerleri silip gazeteleri yaydım. O zamanlar çok sportmen bir kızdım, zıplayıp tezgaha çıktım. Sabunlu sıcak sularla tavanı silmek çok zor oldu. Ocağın üzerindeki duvarı ve mutfak dolaplarını iyice sildim. Her yer vıcık vıcık yağ olmuştu. Ablam bez yıkayıp veriyor ben siliyordum. daha sonra ocağı ve tezgahı iyice parlattık, tam iki saat uğraştık, . Halide Teyze defalarca teşekkür etti, sarılıp öptü, O arada düdüklü tencere soğumuştu:
"Tencereyi de siz bildiğiniz gibi halledersiniz Halide Teyze" deyip ablamla salona geçtik:
"Abla hayır olsun, iki gündür ne oluyor bu yemeklere? Ben yarın gideyim bari" dedim usulca gülerek. Ablam:
"Seninle ne ilgisi var canım, hayatta yollamam" dedi. Bu olaydan sonra düdüklü tencereye karşı iyice antipati duymaya başlamıştım.
Hele bir kaç sene sonra Bursa'da apartman komşumuz olan, Rahmetli Sabriye ablanın başına gelenleri görünce iyice soğudum düdüklü tencereden.
Sabriye abla nohutları düdüklü tencere de haşlamış. Acele edip çeşmenin altında su tutup soğutmaya çalışmış. Soğuduğunu sanıp kapağını açınca tazyikle fışkıran bütün sıcak nohutlar yüzüne , gerdanına ve ellerine yapışmış. Hemen acile kaldırmışlar, günlerce hastanede tedavi oldu. İyileşti ama bazı derin izler kaldı.
Bir kere de Yalova'daki evimizde büyük bir patlama sesiyle bütün herkes korkup sokağa dökülmüştü. O zaman da ortalık karışık, her yerde bombalar patlıyor. Meğer karşı apartmandaki komşu, düdüklü tencereyi açarken kapağı beton tavana fırlamış, kadının da bazı yerleri yanmıştı. Bunları duyunca annem de düdüklüden vaz geçti, eskiciye verdik gitti. Kız kardeşlerimin hepsi kullanıyor, kız kardeşim Zekavet düdüklü tencerede bir kek yapıyor, inanmazsınız belki ama tencerenin boyunca kabarıyor yaptığı kekler.
Hayatım boyunca bana tam üç tane düdüklü tencere hediye geldi, hem de en iyilerinden. Ben de onları "Başına iş açma İnci " dedim ve ambalajını bile açmadan hediye olarak götürdüm. Ben de kızımın isteği üzerine bir doğum gününde ona en iyisinden düdüklü tencere aldım. Biraz kullanmış ama şimdi ne yaptı bilmiyorum. DÜDÜKLÜ TENCERE kullanan cesur hanımları candan kutlarım. Yine de çok dikkat edin, lütfen acele etmeyin.
Kayıt Tarihi : 26.12.2020 13:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İnci Germenliler](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/12/26/duduklu-tencereler.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!