Düdüklü Tencere Sanayi

Cin olmadan, çarpmayı öğrenmiş insanoğlu,
Ve komşusu aç iken, tokmağına vurmayı unutmuş
Kuramamışız saatimizi, beraberlikten yana;
Sabahları öten horozları bile saltanatımıza rakip görmüşüz.
Çok seslilik neyimize? …

Halk adamı mı? (!) …
Halka ayakkabı hediye edeceğimizi ilan etmişiz,
Piyasada çivi yok diye dişlerini sökmüşüz,
kösele yok deyip, derisini yüzmüşüz.
Yüzsüzlük işte…

Bizim denizlerimizde bolca “tatlı su demokratı” yetişir
Yemini bol verin yeter,
Suyun altında bağırsa da zaten sesi duyulmaz

Gürültü mü? …
En başarılı olduğumuz iş bu değil mi?
Sokağımıza sipariş üzerine gelen tüp gazcı bile
Müzikli anonsuyla, tüm mahalleyi ayağa kaldırıyor…
Gelişi kimi ilgilendiriyorsa…

Televizyonlar, gazeteler, radyolar…
Hani halk için hakla beraber olacaktı? !
Çıkarın gereksiz haberleri, geriye bir mendil kadar yer kalacaktır.

“Fikir kargaşası
Sansasyon
Deformasyon
Provakasyon
Dejenerasyon
Ajitasyon”
Evlere servis yapılmakta, “açık – seçik” oturumlarla…
Ve, “bize ne oldu? ” diye sorgulanmakta…
“Pes doğrusu” diyesi geliyor insanın içinden
Önce hastalık, sonra ilaç icat etmenin ne anlamı var?
Ağıt yakacaksanız eğer, “ağlama ekibi” de gönderelim, ne dersiniz

Maksat kazan kaynasın, ses fokurdasın, dolu-boş önemli değil…

Bayram geçmiş, el neylesin kınayı
İsteniyor ki, herkes olsun enayi
Oldu olacak, kurun bari teşvikle, düdüklü tencere sanayi…

Ali Rıza Malkoç 22/08/2006 Bursa

http://www.antoloji.com/ali_riza_malkoc