Düdük denince ilk akla gelen,gaydayla çalınan bir aletin şeklidir.Düdük deyip geçmeyin.Ne olaylara konu olmuştur kim bilir? Nasrettin hocanın düdük hikayesinden tutun da,daha nice hikaye ve masalın ana teması bu sihirli nesnedir.
Bizim Yörük milletinin davar ardında ellerinden eksik etmediği kaval da bir çeşit düdük türüdür.bu kaval ustasının eline bir geçerse koyunun kaval dinlediği gibi dinlersin evelallah.Eskiden Yörük obasının neşesi bu Kargıdan yapılan altı delikli üflemeli kaval ile gelirdi. Çobanın iyisi,hası koyuna tuz yalatıp kaval çalarak dereden su içmeden geçiren kimsedir derler.Kaval çalmanın bir sanat olduğunu söylerler.Şimdi eski düdüklerde değişti gayri.Düdüğünde alafrangası çıktı.Şekli şemali,biçimi tipi türü bile değişik. Adına saksafon,flüt,klarnet vs. denilen düdük çeşitleri ile kornaları ortalığı kapladı.Şöyle yol kenarında ağır ağır yürüdüğünüzü farzedin.Kenarınızdan geçen bir arabanın son sesle daaaat diye kornaya bastığını düşünün. Nasıl olurdunuz? Korku ile sıçrayıp,’’Allah belanı versin demez miydiniz’’?
Bizim Kargı Köyüne eskiden ilk arabayı İncirköy’lü Deli Mehmet getirmiş. Mehmet Dayı çok çabuk kızan, yolculara bağırıp çağıran birisi olduğu için ona millet deli lakabını takmıştı. O devirde yol yordam olmadığı için araba yolunu köylüler toplanıp imece usulü elle yaparlardı. Dalaman ile Fethiye’nin Meğri ovasına yol bu şekilde açılmıştır. Kargı’ya ilk arabanın girişinde oldukça şatafatlı olmuştur. Mehmet Dayı’nın külüstür BMC kamyonu köyde kurbanlar kesilerek, alkışlar arasında karşılanmıştır. Bu kamyon homurtular arasında koca bir dev gibi daaat diye düdük sesleri arasında köye girmiş, koskoca iki gözü bulunan bir öküz gibi görünüşte bir hilkat garibesine benzeyen aleti görenler korkarak dağa kaçışmışlardı. Ömrü hayatımızda hiç böyle bir şey görmemiş olduğundan korkup tepelere çıkan millet sonra merakla başına toplanmış her yerini inceliyorlardı. Bazı ihtiyarlar da acıkmıştır diye önüne ot atmışlardı. Rahmetli Mehmet Ali dedem bu gibi vasıtaların köyümüze geleceğini çok önceden mizahi olarak söylemişti. Motosiklet için; ‘’iki koca boynuzu olan tek gözlü koça benzeyen bir alet çıkacak, millet üstüne binip gezecek’’ demişti. Araba içinse; ‘’ iki tarafında iki tane koca gözü olan, kırk deve yükü taşıyan ve onlarca atın gücüne eşit olan acayip bir mahluk gibi bir şey çıkacak’’ diye bahsederdi. Bende bu kamyonu ilk görünce Dedemin sözleri aklıma geldi. Bizim köylüler sabahleyin ezanla yola çıkar Mehmet Dayı’nın kamyonunun kasasına tavuk gibi doluşur, Salı günü Meğri ovasında kurulan pazara mal götürür; alışveriş yapar akşamüzeri geri dönerlerdi. Zamanla Kargı’dan Osman Günal; Yanıklar’dan Cet Ahmet; Aziz Dayı; İlyas Aygün ile Ulusoy birer otobüs alınca Mehmet Dayı da kendi köyü olan İncirköy’e gitti. Arada köyden geçen otobüsler düdük çalınca millet kızar; ‘’ Üle Deli Mehmet gibi ne düdük çalıyorsun? ‘’ derlerdi. Köyde Deli Mehmet düdüğü meşur oldu. Bu sayede benimde ortaokul ve lise öğrencilik yıllarım Cet Ahmet ve Ulusoyunn otob,üsleri ile olmuştur. Sabah erkenden namazla Değirmenboğazındaki evimizden bu arabayla yola çıkar, Fethiye’ye gidip okula yetişirdik. Akşam okuldan çıkınca yine otobüsle eve gelirdik. Bu şekilde okuyup adam olduk. Şimdi şu rahatlığa bakıyorumda imreniyorum doğrusu. Her türlü araç çocukların emrinde. Yeterki paradan haber ver. Eskiden rezillik zibil gibiydi. Şimdiki çocuklar çok rahat. Yinede hallerine şükür etmiyorlar. Bize bu imkanı sağlayan atalarımıza saygıda kusur yapmayalım demiyorlar. Onların hayır dualarını alalım diye uğraşmıyorlar. Hele onlara çalım eden çocuklar yok mu? En çok onlara kızıyorum. Bir düdük alıp kulaklarına kulaklarına düüüt düüüt; diye çalacaksın. Anlasınlar; insanın kadir kıymetini bilsinler diye. Sözüm doğru değil mi? Yalan söyleyen düdük olsun emi!
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta