Yaşam merkezi olarak seçtiğimiz şehrin tüm cadde sokaklarını yürüyoruz birlikte, el ele… Her adımı ağır ağır atıyoruz, her sokak köşesinde omzumdaki dokunuşuna rastlıyorum,içtenlikle ve sevgi dolu…. Bakıyorum tüm anılar bıraktığımız yerde duruyor. Kentin ışıkları kırılmaya başlıyor, güneş batmaya yüz tutuyor, akşam çöküyor şehrin üstüne… Yürüyoruz, ne kadar yürüyebilirsek yürüyoruz. Güneşin batışının en güzel izlendiği yere kadar yürüyoruz.
Belki de yaşamımızda yakaladığımız en güzel şeyi, en güzel, en özel, en estetik özneyi görmek için bakıyoruz, ben seni,sende beni… Geri dönüp tekrar yürüyoruz, dalgalar sessizliğimize eşlik ediyor, kıyıya çarpıyor ama bize olan saygılarından ses çıkarmıyor.
Dalgaların sessizliğinde, yalnızlığımızla, aşkımıza sım sıkı sarılmış olarak kentin içinde ne kadar yürünebiliyorsa yürüyoruz. Ağır ağır yürüyoruz, ne kadar ağır yürürsek o kadar üstünlük sağlıyoruz zamana…
Çünkü bir gün sonrasında ayrılık var, ayrılışımız var. Geciktirebildiğimiz kadar geciktirmeliyiz diye düşünüyoruz. Çünkü ayrılmak istemiyoruz.
Ayrılık bir günde olsa; ayrılık bir sevgiliden, ayrılık bir yerden de olsa…
Ayrılık işte…
Şu veya bu şekilde ayrılık yürekte bir sızıdır. Ve dizeler yavaşça denizin maviliğine dökülüyor.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta