Yorgun ve tedirgin adımlarla kilisenin kapısından içeri giren adam çarmıha gerilmiş Hz. İsa figürünün önünde mum yakan kadının yanına yaklaşıyor. Kadın işine devam ederken bir yandan da adama dönüp bakarak
“Hoş geldin gel sen de bir mum yak, ölmüşlerinin ruhu için, diyor.”
Adam da “hoş bulduk” anlamında başını sallarken kadının uzatmış olduğu mumu alıp önlerindeki platformda daha önce gelenlerin yakmış olduğu mumlardan birisiyle yakarak mumlar için hazırlanmış deliklerden birisine koyuyor ve başını öne eğiyor. Belli ki o da kadının tavsiyesine uyup duaya başlıyor.
Kadın Hıristiyan, kendi inancının gereğini yapıyor. Bu ritüel, onun için bir tür dua. Oysa adam Müslüman… Peki, onun için kilisede mum yakmanın anlamı ne?
Bu fotoğraf bir Türk filminden bir sahne…
Senaryo gereği kadınla adam kilisede buluşmuşlar. Senarist bu şekilde yazmış. Olabilir, bir hikâye anlatılmak istenmektedir.
Bir film için, hatta belki gerçek hayatta da olabilecek doğal bir sahne.
Bir itirazım yok ama Müslüman bir ülkede yaşayan Hıristiyan bir kadının (ya da adamın) kilisede bile olsa bir Müslüman’a diyebileceği bir cümle değildir “Gel sen de bir mum yak, ölmüşlerinin ruhu için,” cümlesi. Çünkü bir Hıristiyan bilir ki yapmış olduğu şey Hıristiyanlara özgü bir dua şeklidir.
Bir Müslüman bu şekilde dua etmez. Bu nedenle bu türden bir şeyi de bir Müslüman’a sırf ona olan saygısından dolayı teklif etmez.
Böyle bir sahnede böyle bir cümleyi ancak absürtlük peşinde koşan dini hassasiyeti olmayan saygısız, dinle diyanetle işi olmayan bir kıtıpiyos senarist bozuntusu düşünebilir.
Bir üçüncü şık daha var ki sanki diğer ikisinden biraz daha önemli:
"Acaba" diyor insan, "kadına bu cümleyi söyletenler Türk sinemasını kullanarak aslında bir tür misyonerlik faaliyeti içinde mi?" Kim bilir?
Öte yandan not düşmek gerekir ki algı oluşturmak suretiyle empoze etmek etkili bir propaganda yöntemidir ve günümüzde çok etkin bir biçimde kullanılmaktadır. En çok da film ve dizilerle…
Sözün kısası, ülkemizde öteden beri Türk filmlerinde İslam ve onun temsilcileri hep olumsuz örnekler olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Sebepleri arasında pek çok şey saymak mümkün...
Bunlar zaten bilinen şeyler, bir de burada tek tek saymaya hiç gerek yok? Ama bir şeyi söylemek lâzım...
Yeter artık, millet aptal değil. Ne yapılmak istendiğini gayet iyi biliyor.
Evet, bazılarımız bu propagandaların etkisi altında kalabiliyoruz ama büyük çoğunluk kanmıyor.
Lâkin bu tür propagandaları asla küçümsememek lazımdır. Çünkü süreklilik alışkanlık yapar ve propagandalar vasıtasıyla hedef alınan değerlere karşı duyarsızlık oluşmaya başlar.
Duyarsızlık ilgisizliğe, görmezden gelmeye ve giderek değersizleştirmeye sebep olur. Sonrası malum, mensubiyet duygulardan, uygulamalardan kaybolur ve yok olur geriye sadece laf kalır. 17.03. 2013
Kayıt Tarihi : 21.3.2013 04:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Recep Akıl](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/03/21/dua-715.jpg)
Teşekkürler....
Şimdi diyeceklerki bu sadece bir film...
Ama senaryosu berbat bir film...
Yapılanların hepsi öncelikle bilinç altına bir şeyler işlemek...
Sonrası su gibi akar gider...
Bizler diyolog, hoşgörü dedikçede üzerimize gelmeye devam edecekler...
Ne kadar başarılı olurlar bunuda zaman gösterecek..
Kanımca milli değerlerimiz ne kadar zedelenip yara alırsa, bir o kadar başarılı olurlar...........
..........Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (1)