Dünyayi hayalgücü döndürür. (Albert Einstein)
Yaptigimiz herşey hayal kurarak başlar. Hayat -herkes için- hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceginin en iyisi, olabileceginin en güzeli peşinde gitmektir. Bobby Kennedy'nin sözü gibi:
'Digerleri dünyaya bakiyor ve 'Neden' diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve 'Neden olmasin' diye soruyorum.
-*
Güneş açar, sabah olur; hop(-) kendisi hep ordadır.
Hava kararınca gece olmuştur, Ay hep ordadır.
Vitese takınca araba çalışır debriyajsa önce.
Önce ve sonra, ip çekme yarışında gözükür.
Halbuki olması hava kararınca gece;
Yumurta-tavuk muamması olanca kaotiktir.
Bu yüzden mi umutlarımız gelecekte çoğu sanılır?
Hatta bu yüzden mi; meşakat, önemlidir?
i.
‘İki sıfır geriden gelip alan maçı tenis oyuncusunun ürettiği’.. ile ‘doğmak ile var olan itici kuvvet’in farkında gizli o eğik Pizza Kulesi. Onu inşa’denler doğmamış olsa, kuleyi dikecek fırsat bulamazlardı ama; yine de, belki, kaç geceler sağanağı terin bastırmış, (çölden işçiler, kan ter içli –dışlı) taşımıştı işçiler piramit taşlarını. O halde, ayrım nedir bu ikisinde? Siyahla beyaz, barış olmalı birliktelikte. Bu, biraz da, geriden gelinip iki sıfır maç aldığın o grand slam’lerden biri-kort maçı’ndaki, voleybola da benziyor ancak çerez misali.
Demek çezer-çerez-ceasar(ı) * ile, siyah ile beyazı barışın; biraz farklı mı? (!) *Öyle bile olsa, çerezi detay diye adlandırsak ve der isek ‘detaylar önemlidir’; tekrar pay çıkartmıyor muyuz dönerek başa, gelenin geriden üstünlüğünün tescillendiği amaca? Fakat hemen sonra tekrar, hareketli-donuyor akla; ‘doğmasa, buna şansı olabilir miydi? ’ diye …
Şu halde, akılla belirlenense doğmak; duygu mu olmalı eğer bir fark varsa arada, geriden gelip kazanmak? (Fark yoksa, zaten yazıyı yazmaz mıydık? Peki, neyi arıyoruz? Aradığımız, iyi… Bu demektir ki, mantıken fark olmasa da yazardık, belirtirdik düşündüklerimizi ve hislerimizi) Ne var ki, istikrarı bırakmayıp mücadele edişte de büyük emek var: Yine barış ve çerez eşitlendi demek… Eşitlense de, farklı da olsa; bu bir kısır döngü gibi.. ama kim istemez devir daimdeki ebedi eşitliği. Tüm bunların anlamı, görünür; seçmek meselesi. Ve yine seçimlerimizdedir saklı; sistemlerin bir kere geçtiği konumda bir daha dönüp geçerken, çöreklenmeyişi –mesela güneş ki güneşin sistemi, ve güneşin emektar elemanları: Tecrübeler gençliği asla yitirmeyecek, körüklüyor gibi. O halde, bu olay; hiç kısır döngülerle açıklanabilir mi …
j.
Şu put kesilmeler pıt, ağza geviş getirmeler; halüsinasyonlar mı devede bir çeşit? Ya o zebra pijamayla yerlerde otlayan olmuşken zürafa zıpçıktı bir, yukarı ağaçlara yemek niyetli ot? Mütemadiyen kemirgen bir hamster faresi fazlaca ısırgan, ertesinde gecenin şu beklenen zif’ri alacalara. Bukalemun gibi şafak, sırtlandan bozma bir vaşak: Tıpkı, yelkovanı ve akrebi gibi bir saatin yana yan, ya da iki maymun gibi aynı genleri taşıyan veya İrlanda’dır ya Galler İskoçya’dan orda gördüğüm, el ense tutan İngiltere’ye. Hani Türkiye ve Kıbrıs yavruvatan? Çünkü işte o yok (medyası yokmuş ya ingilizin fazlaca, İskoçya’da; Sean Connery’e..) Fazlaca barış içinde ama kendini arar. Aramaya gerek yok korkmak için, omuzlarımızda sinsi güzellemeler, kendi omuzlarımızda; hücrelerimiz kadar yakın, bizi taşıyan, ama atomlarımız gibi evren atomlarının. İki kere iki dört etse de, ikisinin daha çoktur sesi, ya bir elin nesi? Osmanlı’nın fesi, matbaayı kabul etmeyişi; İlanının Cumhuriyet’in işte böyle şapka devrimini getirişi.
k.1
awin-zwon, zwin-awon; Pentinaa! aa.. (bambino-bambini ama bir (daha) bebe-dünya)
Haaayır değil, hayırrr :) vçüü, sağveluk heppp-nin yaşmınsun. Neş’hadır uzaşa, pişma ano …
Sevşk, “bin sen ‘hayat aa(!) : erk’ taç araç” ….
k.2
… Güldener Sonumut, Ntv’de; ne haberler Avvrupa’dan getirecek yine bu akşam bizlere.. Sonay Dikkaya ve Celal Pir’in (kameralara) uzaklaşması (gibi program bitiminde kameraların havaya doğru onlardan, stüdyo ekibince kaçırtılması) gibi; havaya doğru seri bir biçimde.. stüdyo kameralarının, ‘gizli kalmış bir geri dönecek’-hoşça kal …
k.3
Sırtüstü tavana baktığında –kaplumba-penbe- orda yok, tv’deki parazit Ve/ama –akkoyun, karakoyun; koyunları saymaca- yüzükoyun yüzünü yastığa yaslayıp uzandığında ki gözlerin gayri ihtiyaridir kapanışı, belirli hareketler geçer ya içinden gözbebecikklerinde hareketli halka geçişleri halinde … (Bir rüya mı bu aşk, yaşam hayattan ayrı daha mucize-gerçek) O gözbebecikleri, “tavan” ile “parazit” örneklerini; yadsımadan katarak kendilerine.. bir bebiş-barış-keleş, büyük gerçekleştiriyorlar.. gözün kısarak bakış deneyimleyen adamın gözünden tavan ampulünden ….
Ve aşkım aşkım: güzel o ketçap-mayonez’in hür olduğu; kar yağdığında ol ‘çelikten uzanmaz bebek evi, masalevi’ yüzük ki ya(a)
l.
Nar taneleri gibi berrak ama içi dolu tatlıcık, saydam olduğu için içini gösterir. Dolunayın yağması karanlığın, işaret etmez Ay’ın çevresi. Kendini yalanlarken çeperi onun, çevreyi yırtar kendi Ve sıcacık evde düşen karı izlemek olsa da güzel bir kozada; öznel daha, dışarı çıkıp kartopu atışmak, kartopu oynamak, bir kardan adam boyamak.. tarihin dokusuna.. dikmek.. beton olmayan o bir şeyi: Ne ulu! ! …ki çıktığında, göreceksin; yine bir obje-barışı, öznel. Oturup durmaksa, {etkisiz bir tür} oje. Eğer güzelleştirmek için, daha etkin makyaj; rüyadan-hülya’ların (bir de, hem de) gerçekleşmesi, değil çıkıp kartopu oynamaya engel –oturup güvenli soluğunda topraktan eski balta(lar) çıkartan kozasından insan yapımı tabii sis yerine is olmayan bir küvezin ….
Yaşamak için yaşamı sevmek, yaşamak için değil yaşama ihtiyaç çekmek… de ve böyle gelir, korkarsın; o zaman hayat seni alır ki uğurböceği, aslında bir şanstır: Fırsatlar gözetir o, hayatın kendini (farklı bedenlerde) ispat(lar) ında. Kuantum’la Kozmos’un Barış’ı gibi. İtiraf edemedikleri halde çoğunda kendilerine, Bilim bunu arar her daim kendi her hareketinde! Zaten arar Sanat da! ...Nar tanelerinin çekirdeği işarete tutan saf-sade-saydam zerafeten-güzelliği, yoğun tutan karda güneş gözlüğü takıştırı(p) etrafı eni konu seçebilmek gibi –uzatılan Tanrı’da, Şans’la Barış’ı: Belki evdeki kadar güvenli değil gelebilir üstüne yağarken ama oynayan sensin ki bu götürecek seni pedallarda şık bir kardam adam mutlaka inşa edebilmek sonucuna! Bak gördüm, alışveriş insanları’nı; bir şerit halinde değil, daha yakınsın caddede: daha sıcak, koşturuyorlar! ! ...Hem küvez, rüya içinde rüya; hem de değil, kendi içinde ‘çerez’. Ama yine barışık, (kapmış) ikisinden de bebecik –çocuk-gençlik.
m.
Müslüman din adamlarının şu Ortodoks’luğu beninimseyiş-içe sindirişi’ne ılımlı cevabı gibi –aşkın ve sevgisinin aşkın daa gözlenen yüzü -3 Ekim umudu (ne bir strateji, kendi çıkarlarımızı için ne de Ve ne de suçlamaları bekleyen, batı’dan!) belirtisi, Avrupa Avrupa duy sesimizi :) aa 4 Ekim de annemin doğum günü..
:) Asla ciddiyeti bozmadan tavırlar almalı ha, kötü geçerse ayın 3’ü; nasıl doğmuş olurduk ayın dördü? Aslında, bizler doğarken –insanlar- bizle birlikte bir barış da serpilmiş, dünyaya yön verecek Ve bu da gelecekte olacakken -3 Ekim –doğumumuzla baş vermiş bir filiz gibiydi! ...
n.1
Ölmemek için ölümle yüzleşmek zorunlu olduğunda bunu ak ile karanın kaçışına benzetenler var hem çokça ve hem de hala! ! Zorunluluk bir sefillik olduğu için sevilmeyecektir ve ışık açtıracağı için umut duyulacaktır yıldızlar … Ya her’re, herre sutra kama, kamasutra inn ding! harakiri (!))
n.2
Hürriyet olanca asildir ancak özgürlük birleşmektedir; bilinendir külfeti uzaklaşmanın, daha da fazlası bağrı yüreğinden sökendir! Uzaklaşma benden, bunu buluyorsun ya -ister istemez- herkesten.. ah!
n.3
a.z Solsther
A.’dan Z.’ye So`u`lsh`if`ter; X dONG! , a.z. Solshter! !
:Olasılıkları belirleyen cihazı orman ağaçlarının arasında bulan küçük kız, evrenin kapısını dik(ve baaşıdik -aali) tut; güzeli bilir altın kapıya varan bumerang çocukları. Kilit vurulmamış bir pencereden ancak eskiden onun içinden bakmış biri için bir zaman işliyor –bir kronometre.. ve geriye …
Doluca bir sarmaşık bu toplamı malikaneyi sarıp kuşatmış, hatta var bize tırmanmak için. Köhnemiş seccade ki kırmızı bir halı boylu boyu uçak pistinde -pır pırdan inen hayaleti görünmeyen karşılamaya gelen: karşılan(ıl) masına utandırmamak lazım, uçarak balıklama yapmalı doğal eve, de barındırdıklarına!
o.
Güze bakan bir iddia olmadığını biliyoruz hayata soluk katan ek yaşamların –yeryüzünde yer bulmaya yüzü dürüst tutan. El, elden gitmez; ne var ki, özellikle yürekler gözükür bunu bilmez. Ayrımsadım ki, bu yalan; talan, besili için ediyor çünkü bahtiyar içini. “Tek başın-is’i”nde kör inadın; görürsün, kim-kirin’i (?) Birlisin, dillenenler (iletişimin adına) konuşup uzaklaşacaklardır her zaman. Geleceğe bakacaklardır. Sen de bakacaksın, sen de; inadına: “Dur” de, inad(ının) a öbür anlam(landırılış yakası) ına. Tut! el elden üstün; ancak gitmez elden, el: anlaştık, elden gel o halde, ver elini. Gak guk olmasa da, gidiyoruz birlikte o en bir bilinen’e!
_ Hayat bir bulamaç, direndiğin anlamlarda; şairin şiirindeki konu’dan -daldan dala atlamak’tan- çok; bu, tazın’dır. Seni şu an bile gerçek eden çok şeyler var yeğin, içinde. Hissediyorum… Aslında söylemesi zor, bunları duyması kolay. Ama halay, kendini yaptın gördüm kalay! Ve anlatıyorum. Ve hissediyorsun havaya uçup gitmeyecek.
Evet, hayat, kötüye direndiğin bazenleri bir bulamaç ama uğraşmayan da yaşamaz. Bir anlamı olmalı hayatın, yaşam gibi. Demek, değil; olmamalıymış, değil mi karayip treni tek biletli? Çünkü direkt, içi bilinen şahsa olmalı.
Yalnızlıktan nefret eden korkular var, ha? Gelemem bazı aptalca genellemelere! ! ! Bak bana, korkmak yalnızlık değildir; yalnız olsa da bazen insan, elbet korkularını yenebilir! ! ! Ve bunu göstereni, günah keçisi olarak yadedemeyecektir!
Kabullenmem canisi ben a canım! kabullenmem (sadece öyle gözükürüm, alırım faydalı yanlarını; bu bir suç mudur?) Ama, yalan bazı yalanlar’ı…Kavanoz içi bir dünyada, hayat gerçekten bir reçel rafı üzerinde.. bilinmeyen bir mutfakta! Kavanozu tutan raf, buu çevre’de asılı duruyor ‘bile hazmedemeyen gaf, gaf olabil(me) meyi’. Boşlukta arıyor, Depeche Mode yapışmış duvara yüzleriyle –o, Tunalı çilek Pastanesi önü otobüs inişi görülen adam gibi otobüsün içindeki, sıcak bir gün; saçları yapışmıştı şaşkın bir çehrede cama- adımlarla yürü, yine de sessizliğin sesini dağa çıkarak çıkarıyor. Ve heppp.. hayal kurmak gibi(si) (mama iskemlesi bebeği’ne, gıdı gıdı’sı) olmadığı! ! ! ...
A canım, Sevgi ve Aşk’tan büyük değer var mıdır? Hayaller gerçek eder gerçek sevgileri, sonra alır yüceltirsin mutluluğu, kendini …’Kendimden çıkıp koptuğum her an ve kendim olmadığım her, sen san; seni sezdiğim, sızarak bilmeye, emin olunan’sın.’
ö.
Ormanda ağaçlar; yapraklarında ağaçların, sağanaklar… Bardaktan boşanır ki, yapraklar üzerinde doğanın böcekler ve yerlerde dolu dolu, her renkten çiçekler. Onlar duaya çıkmışlardı, yağmur için çiçek ve böcekler. Ormana dökülen damlalar ve sıkı fıkı ağaçlar zevk uyandırıcı; mancınık ama, çığı kaldırabilecek mi? Ah, evet, kaldırsın bünye, bir gün daha; bir gün, güneş çevrimi ikiz ve üçüncü bir gün ……
AOÇ’taki koşu yolu parkuru yanı başı parkında koşuşturan karıncalar pek de benzemiyordu nedense, plajdaki hemcinsivari türdeşlerine… Küçüktüler ancak, burada değil oradakiler gibi de hızlıydılar. Hepsi bir oldular, bir ot parçasından(mışçasına bozma) kuruca-çiroz bir şeyi, çabucak yuvalarına taşıdılar ve sonrasında gözden kayboldular.
Bir bürokrat görsem bu havada dışarıda, kesip kulaklarımı adıma Midas diyeceğim (!) Meclis de, girmişti halbuki tatile: Akşam, geceye karışıyor bu saatlerde. Sağanak bile şiddetini arttırdı. Nedense o ses hala aynı: “Şıp, şıp…” (çadırımın üstüne..) toprağın üstüne. Sanki var huzur. Bu damlalar sanırım, tekrar yükselirken buharlaşıp çıtkırıldım göğe; yaratacak onlar, büyük püskürüşler, patlamalar …
p.
Ortodoks büyüsüne bulanmış gelinliğinden kül Türk kedisinin merdiven hayaletinin, genç prenses liseli Euphrosey başkaldırıyor yine de Ve kendi dilinde ve dili dışında (dışarıda) bazı haykırıyor! ! ! ...
p.i
:”Shausk htar afrod 'ninda-an ezzaten watar-ma ekutten.
'tengri tek tük' 'süka tılıkang bukuk-gu tutang':Bolmak, edgü …”
“Tengri tek tük”, angry pek yük; GökAna, “Tengri tek tük! ” İbrani globesili (! …
İbraney Globesili, sözde ruhban sınıfı –kast sistemi bir hiyerarşik aptal.. besili;
yine global ama: Paliaço komikti.
Fakat hala Stephen King’den “O”, korkutucu.
p.ii
:O(h) , Nun* bir Ayin*; (ona) sessiz der(i) sin!
Shin*, kendini geçirecek; “300 zaman yüksek”!
Versen sen Caph*, gideceğiz güzel geleceğe;
“20 son=500”: 300’den 500’e, o ne güzel!
Önceki balığın bakışlarında avucun küçülüyor:
“50 son=500”, oldu “20 son=500”;
Yüzeysel aldatmasın, haydi balık yeni gelsin;
Kapı yepyeni, “Daleth” “D”, “4Dolayısıyla”!
-
açıklamalar:
1.türetmelere dair:
‘Vçüü sağveluk heppp-nin yaşmınsun. Neş’hadır uzaşa, pişma ano’ açıklaması:
… Ve çünkü mutluluk ve sağlık hep senin yaşamında olsun. Neşe havadadır. Uzun yaşa, pişman olma.
Ayrıca, ‘ano’ kelimesi Türkçesinde yoktu, fazladan ekledim. ‘aa no’ anlamında. ‘Pişman olma’ lafındaki ‘olma’ ise, İngilizcesinde yok. ‘ano’ onun yerine geçiyor –bir yerde.
‘Sevşk’ açıklaması: Sevgi ve aşk birlikteliği
‘awin-zwon, zwin-awon’ açıklaması: ‘won’ kelimelerindeki ‘a’ ve ‘z’ler, ‘A’dan Z’ye Solshter’e benziyor -ayrıca bu benzerliği şimdi fark ettim. Yani a’lar, z’ler; alfabedeki’ler …
(Şu anlama geliyor: ‘ a bir kazanım-z bir kaybediş; z bir kazanım(sa) , a bir kaybediş)
‘X dONG! , a.z. Solshter’ açıklaması;
Bilinmeyene bir ding dong! :) a’dan z’ye değin, soulshifter …
‘HeaveyRaced’ açıklaması;
HeaveyRaced: Türkiye’nin Avrupa (ve/ama/ki kendine karşı –da) çabaları gibi bir anlamı olan türetme kelime öbeği. Heavey=heavyheaven or heaven-heavy(!) ,Raced=race-faced (facing a race, bla.) yani race’in ayrıca burada iki anlamı da vardır ingilizcede. ‘Yarış’ ve ‘ırk’.(“Gavur’luğun ırk kavramına karşı gavur deyenlerin :) e” karşı bir yarış misali…buradan sade bir barışa indirgeniyor) ‘Raced’ kelimesinin görünmez bir biçimde kendi içinde sakladığı iki anlama karşılık; ‘Heavey’, görünür olarak iki kelimeden müteşekkil zaten.-çünkü insan bakınca başta ne olduğunu kolayca sezemiyo –şiirde şekil,biçim açısından. Yani sakladığı yok aslında. Bu açıdan bakarsak, saklanmışlık ve gizlenmemişlik bir arada ortaya çıkıveriyoo :) ve iyi de oluyor …Bu arada, ‘Heavey’deki iki kelime varken, ‘Raced’deki tek kelime ise ama gizli saklı değil, gerçekten tek kelime. Ve sonuç olarak; hepsi birlikte (güle oynaya :) , kelime öbeğinin sayısı 3’e denkleniyor…
Euphrosey: başka bir karakter ararken nette, bu isme benzeyen bir Ortodoks prenses varmış. Ama onun adını almadan ordan türetmiştim bunu.
-
‘n’ bölümü açıklamaları:
Göktürkçe kısmı:
Tengri tek tük: Tanrı tektir
Ayrıca; ” türkiye türkçesi'nde de hala yaşamaktadır. hala yaşayan bazı göktürkçe kelimeler aynen korunmuş (aç, bir, bu, kişi, vb) , bazıları da değişikliğe uğramıştır (bolmak>olmak, edgü>iyi, temir>demir, vb) .eksisozluk”
İbrani Alfabesi (İbrani ve Keldani hafler) :
Not, Bazılarını kullandım …
Balık:
Adları; Nun. Adların manaları; Balık. Eş Latin harfler; N.sayısal değerleri; 50 son = 700
Göz:
Adları; Ayin. Adların manaları; Göz. Eş Latin Harfler; O. Sayısal değerleri; 70
Diş:
Adları; Shin. Adların manaları; Diş. Eş Latin Harfler; Sh. Sayısal değerleri; 300 zaman yüksek
Avuç:
Adları; Caph. Adların manaları; Avuç. Eş Latin Harfler; K. Sayısal Değerleri; 20 son=500
Kapı:
Adları; Daleth. Adların manaları; Kapı. Eş Latin Harfler; D. Sayısal değerleri; 4Dolayısıyla
Çivi:
Adları; Vau. Adların manaları; Çivi. Eş Latin Harfler; V. Sayısal değerleri; 6 kıyasla büyük
İbrani globesili (türetme) : Genel kapsamı için, İbrani alfabesi ile Türkçe ve İngilizce pekiştirilişinde; global bir basil ki bazı bakteriler faydalı iken bu basil besili v.s…
Ve çünkü ama yine de, ‘Tengri tek tük! Lafı, globesili’ye tatlısert, iyicil amaçlı bir tavsiye de.
Konuyla ilgilenenler bakabilir:
http://www.hermetics.org/GD1.html
Globesili: küresel (gözükümtrak) besili anlamınca
‘Kendimden çıkıp koptuğum her an ve kendim olmadığım her, sen san; seni sezdiğim, sızarak bilmeye, emin olunan’sın.’ cümlesi açıklaması:
Evanescence’nin ‘Bring met o Life’, Linking Park’ın bir şarkısından ve Madonna’nın ‘American life’ından duyulan bazı laflardan esin-türetme oldu.
Kaplumba Penbe: Kaplumbağa, kampulmba olurken pembe de penbe oluyor. Böylece, penbe tekrar pembe olurken kaplumba da pembe olacak :) Öte yandan, bu son şekil yine de ilk şekle benziyor, masumiyet açısından.
-
2.diğer’e dair:
Sean Connery İskoçya’daki evinde bir türk bayanla, bir Türk kanalı için sohbet etmişti tvde
-
… 30 eyl-2 ekm ’05 ankara
Kağıda almış olduğum notlardan
*-
Ya oldugun gibi görün, ya da göründügün gibi ol! .. (Mevlana)
Dürüst ol, adil ol, hakça düşün. Içinden gelen sesin öne çikardigi degerleri koru. Hayatta birşeyleri korumak için ayakta kalmazsan herşey seni düşürür.
(çünkü)
Kabiliyet yoksa sanatçi olmaz, ama çalişilmadikça kabiliyet hiç bir işe yaramaz.. (Emile Zola)
Ancak akilli, bilinçli ve odagi şaşmayan çabalar sonrasi olasi potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. Elmasi yontmadikça elinizde sadece bir taş parçasi vardir.
Kayıt Tarihi : 2.10.2005 04:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

akın,sen var ya...eşin yok sanırım...
okurken,neler düşündüğünü çözmeye çalışmaktan yoruldum..
lütfen düşüncelerini tek tek yazsan,diyordum...
sözcük üretme şekline de hep şaşıyorum ya...
kendi sözlüğünü yapacaksın sonunda...
sevgiler akıncığım...
benim düşünen,araştıran,çarpan-bölen ve sonuçta yolu hep sevgiye çıkan arkadaşım...
TÜM YORUMLAR (1)