“Seni, mezardan çıksa da kabul etmem” dedin ama bak çıktı (!)
Görmeye beni, seneye devriyesi geldi, mevlüt …
Onu gömerlerken ben de gömülsem
Toprak altına, cennete gider miydim?
Gökyüzü toprak altında mıdır?
Tanrı biliyor ya, o kefenin istemiştim
İçine girmeyi ve belki gömülmeyi;
Ucube bu sunniliğin bıraktıklarından..
Ensemde, bekçi köpeği cinsinden.
Yine de bunu, kefenine girdiğim
Kişi uğruna yaptığımı biliyordum.
O toprak oyuktan iteleyerek geçtim
Alt kaya katmanlarına yaşadığım yerkürenin
(bunu, o yokken yapacağımı da anlamıştı son senelerinde.)
(bunu, soluduğum her an aslında az biraz yaptım.)
Bulacağımı ner’den bileydim ışık orada?
Bir şey has, som altın gibi pırıl pırıl, billur parlıyordu
.. her yanda, her yöne, yarınlarını
yitiren bir büyük insan için
bile çok fazla. Sustu… ve bir fasıla
Sonrasında çıkageldi hasır şapkasıyla …
Güneşi kapadı, şapka başında;
Ev sayfiye, öğlen on iki, yaz mevsimi, güneş tepede.
Midyat kilisesi gibi -kapkara, hem güneş ışığında;
Ay tutulmuş gibi güçlü Güneş hüzmeleri önünde
Bathory’nın kanlı, izbe şatosu sanki
- Karabasan Denetko Mezarlığı, hep o
Aniden araba dönüşlerine açık kapı bırakan
türden ve ürkünç.
Bahçeyi çapalardık yazlıkta, eğreti biçimler ile;
Yorulunca biraz dinlenir güneşin yakıcılığı altında,
Soluklanır ve işimize devam ederdik. O küçücük
Arka bahçede tarım yapar, geleni geçeni izlerdik.
Bazen bahçenin ilerisine, bisiklet yolunun öte yanına
Fırlayıp akşam yemeği için mangal partisine çalı
Çırpı topladıklarımda, daha fazla yorulsam da;
Bahçede bitip tükenmek bilmeyen kara sinekleri
Öldürmek için masanın orta yerine yığın yaptığım
Diğer öldürdüğüm kara sinekleri avlamaktan
Hiç de yorulmazdım, bunun için para da alırdım.
Ne var ki o sinekler bitmez, tükenmez, ölü olanlar
Çoğaldıkça gelenler katlanır, bıkmazlardı bundan.
Sonra konuklar çoğaldıkça, arttıkça sayısı ellerinin
Faraş sallayanların, mangalın mangal borusunda;
Kara kara dumanlar da yayılırdı hani, ama yemekte
Bir pervane tutunmaya çalışırdı yukarıda bahçe ışığına,
Sonra onların da sayıları zıplardı rağmen kısa ömürlerine.
Yemekler bitirilir, en koyu sohbete, istirahate çekilinirdi.
O günler vardiya damıtıcıları’nındı, kutsaldı görev dağılımı.
Kayıt Tarihi : 26.2.2005 04:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!