Tarifini yapamadığımız hasret çıkmazı bu,
yalvar yakar durmayasıya, duramayasıya, göz yaşları ile...
Bazen içimizden bir şeyler kopar gider,
bir sebep buluruz kendimizi oyalamak, acılarımızı biraz olsun gidermek için.
bazen ıssız bir vadide, belki de, bir dağ başında kendimizi oyalama gayretleri.
Her olayın sebebini bulabilmek için de, bazen dizlerimizin bağı çözülür...
Bazen bu hasret, ağırlığımızda kaldığımızda, sebebi sevdaya yükleriz. Sevda ki, her haykırışta hep başını öne eğerek, ne günahım var, bilmez misin günahkârsızlığımı diye sitemsiz, yalvarırcasına büker boynunu...
Biz neyin tarifini yapmaya çalışıyoruz, yalnızlığa kurban oluşumumuzu mu, yoksa kurban edilemememiz gerektiğini mi? Şah damarımızda zonklayan memleket sevgisi mi, belde hasreti mi, yoksa yalnızlığımızın gökyüzüne doğru, isyansız haykırışlarımızı mı?
Yoksa merhametine sığındığımız Rabbimizin karşısına, aciz, boyunlarımız bükük durarak, kaldıramadığımız acılarımız hakkında, niyazlarımızı, bir çavlanda yetkisizmişcesine, avuç açarak bağışlanmak istediğimizi mi, tarif ediyoruz…
Kendi kendimizi yargılamamamız mı, ağır yüklerin altında kaldığımız zamanlar?
Bunların tamamına hasret mi diyoruz?
Bedenimizden tane, tane kopan, yara bere içinde kalan yürek vurgunları mı,
bahanesine sığındığımız?
Sn zemheri_ gülü
Yazdığınız yazının etkisinde kalarak, sessiz olamazdım, duygularımdan dolayı beni hoş görmeniz dileklerimle.
Hatalarım olmuşsa iyi niyetime sığınırım...
Saygılarımla
Bu sefer gözlerim yaşlı olarak, günaydın ve hoşça kal…
Vedalar vardır sessiz, vedalar vardır hıçkırıklar haykırır…
Vedalar vardır unutulmayanlar, unutulamayacaklar arasında bırakır insanı,
Bana ilk “hoş geldin” diyen bir can dostunun uğurlanması, benim için son bir ihtimaldi…
Tasvirini bile bilemediğimiz, bir can dostu için, gözyaşı dökülebileceği söylenirdi
ama ihtimâl veremezdim…
Bu, yeni bir ayrılık şarkısıymış, onu da söyler olduk… Şimdi…
Sizin tabirinizle “adını alevlere” yazmak ne kadar hissettirir ki yürek darlığımızı…
Evet, adınızı alevlere yazmak istiyorum, hoşgörünüze sığınarak…
Bu cümleyi her zaman sizi anarak yazılarımda kullanacağım.
Ustalar vardır, kalemleri bırakarak giderler ama deyimleri, binlerce kez dökülür kalemlerden. Ve yaşatırlar tarih boyunca.
ACILARINIZI BU GÜNE KADAR GÖRMEZE GELEREK, İĞNE İLE ACI KUYUNUZU DEŞMEK İSTEMEDİM…
Şimdi affınıza sığınıyorum.
Hayatta, unutulmayanlarla, unutulamayacakların olduğu bilinir. Siz unutulamayacaklar arasında hep kalacaksınız benim için ve “gönülden, gönüle” gurup dostluğu için …
Güle, güle demek adettendir ama, gözü yaşlı demek bir başka oluyor…
Bundan sonraki yaşamınızda, sağlıklı ve HOŞÇA KALINIZ…
Uyarılarınız ve yorumlarınız size ilk söylediğim gibi bana bu acemiliğimde yol gösterecektir,
Esirgememeniz dileğimle.
Saygılarımla...
10-04-2008
Kayıt Tarihi : 10.4.2008 12:47:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/04/10/dostluga-gozyaslari-ile-veda-etmek-buymus-gurup-gonulden-gonule-sn-zemheri-gulu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!