Çoğul konuşup
Tekil davrana davrana
Toprak gibi ölümsüz
Nice dostluklar akıp gitti
sular, zamanlar gibi
Uykularım kaçırır
Bozulan kutsanmış yeminler
Sabahsız bin yıla bedel gecelerde
Saplanır yüreğime derin, ince bir sızı
Söz geçiremem, hesaplaşırım kendimle
Hem sanığım, hem yargıç
Nerede yanlış yaptım
Acımam, kıyarım kendime
Kırarım kalemleri
Günahkâr sayarım kendimi
Karanlığın kara süyüm saçları
Varsın dolansın boynuma, boğazıma
Leş kargası karabasanlar abansın üzerime
Kesilsin sesim, çıkmasın nefesim
Kanım içimde kurusun
Dost yüzlü mayasızlar
Yaman vurur can evimden
Sarı safranlar sarar, acılaşır yüzüm
Yüreğimi yırtan bir çığlık kopar
Savrulurum ölümlerden de öte
Düşerim kuytu koyaklara
Öğütülen buğdaylar misali değirmenlerde
Dayan ki yüreğim işkencelerde
Güneşim, yıldızlarım kararır gündüz-gece
Med-cezire dönerim
İçimde bir dost ölünce
Huysuz, çekilmez olurum
Kahrederim kendime
Ne yıldızlı nehirler çağlardı bir zamanlar
Okyanuslara akan inançlı gözlerimizde
Boynunu içine çeken kuşlara dönerim
Kaçasım, saklanasım gelir
Utanır gözlerim, kendi gözlerimden
Eririm, biterim, kül olur savrulurum
Buharlaşır etim, kemiğim
Yağarım yağmur yağmur
Özsuyum, düşerim toprağın dölevine
Olurum Adem ile Havva
Renklerin dansı, isyanı
Şiir gözlü
Ürkek bir gelinim üryan dallarda
Sonra
Hırçın bir bora, deli bir dalga olurum
Yıkarım limanları, yakarım gemileri
Sevmem bir yolu iki kez yürümeyi
Mihnetim yok dönemem, dönemem geri
Kayıt Tarihi : 25.12.2012 13:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!