Bir varmış, bir yokmuş uzak bir diyarda, bir kalenin tepesinde “ Hayal” adı altında bir cafe varmış. Tepeden bakıldığında, sonsuz maviliğin gizemi ve huzur veren yeşilin saf dokunuşları ile yeşil ve mavi notalar üzerinde yaşama dair sevgi bestelermiş.
Kuş sesleri, karıncalar, sivrisineklerin vızıltısı, ağustos böcekleri, yaprak sepetinin hışırtısı, balık kılçıklarına gelen arılar, ay adamın on dördüncü gecesi bu kalede bir başka saz eseri sunarmış, insanların hüzünlü bakışlarına, sevinç naraları atarmış. Ruhlarına… Bedenlerine… Zihinlerine…
Hayal Cafe aslında üç çocuğun geleceği için kurulmuş… İkisi gerçek, biri hayal.
Uzakta ki teknelerden gelen çılgın müzik sesleri ile eğlenen yerli ve yabancı turistlerin de o besteye, yıldız adamın katkıları ile raks ederlermiş…
Masadaki insanların içtikleri içeceklerin dağınıklığını toplayan garson, rakı şişeleri ve rakı bardakları ile meze tabaklarının bazılarının kalp ağrısı içerisinde ki cam kırıklarını toplarken, doğanın kendi içindeki uyumu ve ahengi, damarlarda ki kanın sesi ile bütünleşip, yeni bir sanat ve zanaat arşivi oluşturmuş.
Toplanan bardaklar, tabaklar, kaşıklar, çatallar, masa örtüleri, fedakâr kadının mutfağında yıkanmayı beklerken yorgun beden bile bu onurlu sevincin dirilişi ile değişim ile gelen sağduyu gülümser isimli gelecek güneşlerine yelken açarmış…
Hayal çocuk, ağacın altına bir minder yerleştirmiş. Sırtını ağaca dayamış… Almış eline kalemi, bu narin sessizliği, saf çocuk doğumu özgürlüğünü vurgulayarak yazma kararı vermiş…
Anlatamam ki duygularımı.
Ne kâğıt, ne kalem yeter.
Ne gözyaşı, ne elem biter
Huzur, sevgi, mutlu olman için,
Buraya gel desem,
Bu gönül ruhumun yeri sana da,
Bana da yeter…
Denizin sabun köpüğüne benzeyen dalgası, yeşilin de vücuda serpiştirdiği oksijen, dostluk adına çıkılan bu yolda sevgi bağı oluştururmuş. Denizin mavi, sarı, kırmızı, yeşil renkli sağduyu kızı deniz feneri ile birlikte bu bölgede yaşam ve denge ve farkındalık için yaşama kararı almış.
Sazlı, sözlü yaşam birliktelikler için yeni bir başlangıç ve kendi kendine yardım etmek için ne bekliyorsun bu seçeneğini kullanmış. Mutluluk yolunun başlangıcında ilk hedefi yine mutlulukmuş. Yararlı olmak, affetmek, şükretmek yolunda seyahate çıkmakmış. İşkolik yapısını kanaat ve fazilet çiçeklerine teslim edip sabır tellerini mandallamış çamaşır ipine… Akışa bırak yaşamı, zorlama diye de düşünmeye başlamış.
Köpeklerin öldüğü, kedilerin doğduğunu da bu ilçe de öğrenmiş. Her iki duygunun yürekteki sevinci ve hüznünü yaşamış…
…
Kedi, köpek gibi, her canlı bir gün doğumu ve ölümü tadacak, neden bu beklentiler, suçlamalar, yönlendirmeler…
Zaten yaşam doğum ile ölüm arasında bir gerçek, şimdiyi yaşamak değil midir Sevgi ile korku gibi…
Eğer bir gün bir seyahatname yazmak isterseniz? İlk hedefiniz, Mustafa Kemal Atatürk’ün şu cümlelerini unutmamak olsun içinizdeki çocuğunuza sorun o size doğru haritayı söyleyecektir…
“ İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ”
Ve yolunuz düşerse:
Ve Alanya Kalesinde Hayal Cafe’ye de uğrayıp, benim için bir fincan kahve için, falınıza bakılsın. Bir kadeh kırmızı şarap ile değişsin sağlığınız… Gözlerinizden ilham ve sezgiler girsin. Dostluk adına çıkılan sevda kuşları gibi...
…
Alanya, 01 Temmuz 2009 Saat: 14.00
Hayal Cafe
Kayıt Tarihi : 9.7.2009 21:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!