Dün gece Tanrı’yla bir sofra kurduk
Saz çalıp eğlendik sabaha kadar
Arz-u hal eyleyip, hal hatır sorduk
Birlikte demlendik sabaha kadar
Dizine yaslandım, zaman çürüdü
Bir gece dedimse, on bin yıl sürdü
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Sen ne dinsiz imansız bir yazı yaziyon sen kimsin ki Tanrı ile masa kuruyan Tanrı ile saz çalmış sohbet etmiş senin gibileri burada olmamali
Kıblesi dozuk densiz
Meydanı boş mu sandın
Kendin gibi dümensiz
Eli şarhoş mu sandın
yüregine saglık hıdır abi...
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Bu dünyadan başka bir dünya yok, arama;
Senden benden başka düşünen yok, arama!
Vaz geç ötelerden, yorma kendini:
O var sandığın şey yok mu, o yok arama!
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
hayyam
HIDIR ÇAM ın bu şiirdeki felsefesi hayyam la aynı hayyamın kim oldugununu aşşagıdan okuyabilirsiniz çogunuz iki bilinmiyenli denklem çözemezken bu akıl bollugu nerden geliyo... bu şiire küfürmüş gibi yorum yazan şairler ve şiir sevenler önce hayyamın kim oldugunu okuyun sonra rubailerini okuyun belki sonra yaşamaya başlarsınız şiiride şiirmiş gibi okursunuz ama belki.....
ÖMER HAYYAM
Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır.18 Mayis 1048'de İranin Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almistir.Fakat o soyisminin çok ötesinde işlere imza atmıştır.İlgilendiği ilimler:matematik,fizik,astronomi,şiir,tıp,müzik. Horasan'ın yıldızı; İran'ın; Irak'ı Acemi ve Irak'ı Arabi olmak üzere her iki Irak'ın dahisi, feylesofların prensi Ömer!
Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için “zamanın bütün bilgilerini bildiği” söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların cogunu kaleme almadi, oysa O ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır. Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam'ın çalışmaları şöyle sıralanabilir:
Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi'dir. On bölümden oluşan bu kitabın dört bölümünde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik tarihinde ilk kez bu sınıflandırmayı yapan kişidir. O cebiri, “ sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim” olarak tanımlardı.Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştir. Nitekim, Hayyam 13 farklı 3. dereceden denklem tanımlamıştır. Denklemleri çoğunlukla geometrik metod kullanarak çözmüştür ve bu çözümler zekice seçilmiş konikler üzerine dayandırılmıştır. Bu kitabında iki koniğin arakesitini kullanarak 3. dereceden her denklem tipi için köklerin bir geometrik çizimi bulunduğunu belirtir ve bu köklerin varlık koşullarını tartışır.Bunun yanısıra Hayyam, binom açılımını da bulmuştur.Binom teoerimini ve bu açılımdaki katsayıları bulan ilk kişi olduğu düşünülmektedir. (Pascal üçgeni diye bildiğimiz şey aslında bir Hayyam üçgenidir)
21 Mart 1079 yılında tamamladığı, halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi” bugün ise “Celali Takvimi” olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etmiştir. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Eserleri arasında İbn-i Sina'nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır.
Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam kendisine bugünlere kadar uzanacak bir ün kazandıran Cebir Risaliyesi'ni ve Rubaiyat'ı Semerkant'ta kaleme almıştır. Dönemin üç ünlü ismi Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam bu şehirde bir araya gelmiştir. Dönemin hakanı Melikşah, adı devlet düzeni anlamına gelen ve bu ada yakışır yaşayan veziri Nizamülmülk'e çok güvenirdi. Ömer Hayyam ile ilk kez Semerkant'ta tanışan Nizam onu İsfahan'a davet eder. Orada buluştuklarında O'na devlet hülyasından bahseder ve bu büyük hayalinin gerçekleşmesi için Hayyam'dan yardım ister. Fakat Hayyam devlet işlerine karışmak istemez ve teklifini geri çevirir. Saray entrikalarından hayatının sonuna kadar uzak kalmayı yeğler.
İlmini genişletmek için zamanın ilim merkezleri olan Semerkand, Buhara, İsfahan'a yolculuklar yapmıştır. 4 Aralık 1131'de doğduğu yer olan Nişabur'da dünyaya veda eder.
kim demişki hayyam öldü diye!!!
Elbette herkesin inancına da inançsızlığınada her türlü düşüncesinede saygılı olmalıyız .olmaya çalışırız ANCAK;bir şey yapıp insanların görüşüne sunduğunuz zaman -hissettirdiğiniz duygunun karşılığını alırsınız
varlıktan-hayattan-yaşamdan anladığı bu olunca! insanın e TANRI! ile dostluğundada bunu düşler...AHMET GÜVEN SON DERECE BİLİMSEL AÇIKLAMAYA ÇALIŞMIŞ ANCAK ;ON KAFADAN ON SES ÇIKAR FAKAT DOĞRU BİR TANEDİR .DİN'DEN ANLAMANIZ VE RUHUNUZUN HUZURA KAVUŞMASI DİLEĞİ İLE
Hallacı Mansur'u bilmeyen , Nesimi'yi bilmeyen Anadolu'nun binlerce yıllık süzülüp gelen insanlık değerlerini bilmiyen bu şiiri anlıyamaz. Hele kafasını dinci doğmalardan arındıramayanlar hiç anlıyamaz. Böyle kafalar ne bilir insanı hakta,hakkı insanda bulan felsefeyi. Bu şiir kökleri derinde olan bir felsefenin şiiridir. Anlamayan uzak dursun.Musadenizle aşağıya ''Sanat ve Toplum''yazımı ekliyorum.SANAT ve TOPLUM
İnsanların uğruna hapis yattığı, sürgün yaşadığı, hatta canını verdiği sanatı önemli kılan nadir? Kukusuz sanat da bilim gibi gerçeği izah eder. Marksist eleştirmen Asım Bezirci (Sosyalizme Doğru, s.176) esrinde sanatın bir kolu olan edebiyat için ‘’ fakat bilim kavramlarla yapar bunu, edebiyat ise imgelerle’’ diye belirtir. Gerçekten kopuk bir sanat eserinin içerik olarak güçlü, kalıcı ve güzel olması zordur. Öyleki sinama yönetmeni Andrey Tarkovski (Mühürlenmiş Zaman, s.47) esrinde’’Güzel, gerçeğin peşinden koşmayanlardan kendini gizler’’ diyerek bu gerçeğin altını çizmeden edemez. Demek ki güzel ve gerçek arasında kopmaz bir bağ vardır. Sanat bu bağı örgütlediği oranda kalıcı ve güzeldir.
Bilim, ‘’insanların hayatını kolaylaştırırken’’, sanat, insanları şiddetten uzaklaştırmaya çalışır. İnsan şiddetten uzaklaştıkça insanlaşır. Sanat bu sonsuz süreçte insanı iyiye ve güzele yöneltmeye çalışan bir işlev görür. İnsanı olgunlaştırır, hayatı sevdirir, duyarlı kılar, dünyanın bir ucunda tanımadığınız insanların acısına ortak eder, sevinçlerine yoldaş eder, dinine, diline rengine bakmaz insanı temel alır ve yakınlaştırır. Onun için ‘’sanat insanlar arasında tek ortak dildir’’ tanımı yerinde bir tanımdır. Dolayısıyla bir toplumun var ettiği eserlerden tutun okuduğu kitaplardan, izlediği filimlerden, dinlediği müziklerden vs. o toplumun düşünsel,ruhsal ve sınıfsal yapısını anlarız. Bu kaynaklardan beslenen bir toplumun yüzünün nereye dönük olduğunu görürüz. Çünkü sanat, toplumun değişim ve gelişim düzeyini gösteren bir aynadır. Toplumlar bölümlü olduğu için, genelde öne çıkan sınıfın ya da kesimin dünya görüşü bu değişim ve gelişime rengini verir.
Asım Bezirci (Sosyalizme Doğru, s.14) eserinde ‘’Bölümlü toplumların tarihi şunu gösteriyor: Yükselen sınıfların ideolojisi genellikle devrimcidir, gerçekçi ve maddecidir. Fakat bu sınıflar iktidara geçip de toplumu kendi çıkarlarına göre düzenledikten sonra zamanla tutucu olurlar.Buna bağlı olarak ideolojileri de gitgide aldatıcı, yanılsamacı ,saptırıcı, idealist bir kimliğe bürünür. Gerileme ve ardından çöküş dönemi gelince, tutuculukları gericiliğe doğru kayar’’ diye belirtir. Tarafsız bir sanat olmadığı için, tutucu olanla devrimci olan arasında mücadele de bitmez.Unutmamak lazım ki, sistem tutucu olanı destekler, yüzünü ileriye dönmüş insanlığın karşında toplum nazarında milliyetçilik ve gericilikle insani değerlere saldırır.
Bertrand Russell (Sorgulayan Denemeler, s.16) eserinde ‘’İçgüdüsel yapımız iki bölümden oluşur; birisi kendimizin ve çocuklarımızın yaşamını geliştirmeye , diğeri ise rakip gördüğümüz kişilerin yaşamını engellemeye yönelir. Birincisi yaşama aşkını, sevgiyi ve psikolojik olarak sevginin bir kolu olan sanatı içerir; ikincisi de rekabet, milliyetçiliği ve savaşı. Geleneksel ahlak birincisini bastırmak, ikkincisini yüreklendirmek için her şeyi yapar.Gerçek ahlak bunun tam tersini gerektirir’’ diye belirtir. Sistem ikincisini destekliyerek, sanatın insanlaşma sürecine karşı insandan maymunlaşmaya dönüşü daha cazip hale getirmiş, gerçeğin izah ettirilmesini değil, sömürü toplumunda beslenen’’yıldızlar’’ yetiştirmiştir. Böyle bir ortamdan gerçek ve güzel uzaktır. Güzel olandan uzaklaşan bir toplum, kendi vijdanını kaybeder. Milliyetçilik ve gericilikle eşitşizliğin derinleştiği, ahlaksızlığın, seviyesizliğin öne çıktığı, insanların birbirinin gözünü oymaya çalıştığı bir ortam nasıl güzel olabilir ki? Elbette olmaz.
Bu geri düşüş ve çürümeye karşı, sol değerler yükseltilerek toplumun yüzü ileriye çevrilebilir. Milliyetçiliğe ve gericiliğe karşı barışı ve kardeşliği savunarak, eşitsizliğe karşı eşitliği savunarak, emekten ve insandan yana olarak sol’un değerlerini özümsemiş sanat insanlığa hizmet eder. Sanat insanlığın vijdanıdır. Dünya da kabul gören eserler bu vijdanın ortak dili olmuştur. Derebeylik rejimine karşı burjuva devrimini savunan eserler, burjuvaziye karşı da sosyalizmi savunan eserler birbirini besleyerek haksızlaşan sistemlere karşı insanlığın yüzünün ileriye doğru olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak sanatçı insanlığın binlerce yıllık geçerli değerlerini temsil eden solu özümseyerek yüzünü ileri dönebilir.
AHMET GÜVEN
sadece bu şiiri yazana yazıklar olsun diyorum ve yayınlayanları kınıyorum
Sevgili Hıdır abi ben bu şiiri öptüm başıma koydum.Çok beğendim. En kısa zamanda besteliyeceğim.Saygı ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bu şiir ile ilgili 146 tane yorum bulunmakta