Ey gözü kestanem, ey kaşı karam!
Sevemedin sana yanan gönlümü.
Ruhum peşin sıra yollarda revan,
Aşkınla muhacir ettin ömrümü...
***
Ben ki bu ateşe Su der içerim.
Ben ki takvim tutmam, ömür biçerim.
Ozan Bağaturum candan geçerim,
Cihan yansa Ay yüzlümden vazgeçmem!
***
Ozan sözü beyhûde, kulun kalemi naçar;
Bu sendeki efsûnu, Hakkın kelâmı açar...
***
Yüzde genç olsam dâhi, özde bir ihtiyârım.
Ay’ın şavkı vurdukça, artar benim efkârım…
Ne servette gözüm var, ne de başka güzelde;
Dünyâda yalnız onu sevmekle bahtiyârım.
***
Bu bendeki heves değil, anladım...
Tanrının yazdığı hükümsün Ay Kız!
Hak nasîp ettikçe her gün, her adım;
Gönlümde ebedî yükümsün Ay Kız!
***
Sevmenin hudûdu vardır sanırdım…
Gördüm iki kutbun dar olduğunu.
Güzeli, çirkini bilirdim amma
Öğrendim efsûnun yâr olduğunu.
***
Hamurunu asâletten kardığın,
Yaratıp da kalıbını kırdığın,
Ozan Bağatur’a sultan kıldığın,
O Ay bakışlıdan yüzün çevirme.
***
Gözlerimde Ay vurgunu bir kara,
Baktığım her yeri sana boyuyor.
Yüreğimde yar kesiği bir yara,
Kanıyor…
***
Her gönülde biraz biraz olursan,
Yâr gönlünde bir haz dâhi olunmaz.
Ağyarda o yârdan zerre bulursan,
Aşk denilen bu ummâna dalınmaz.
***
Ben âlemi, sana bakıp görürüm,
Sen âlemde ancak beni ararsın.
Ben aşkın sırrıyla sana yürürüm,
Sen âvam elinden medet umarsın.
***
Korkudan bayılanı cânîler ölü sanır.
Aczinden bağıranı aptallar deli sanır.
Bilmezler ki delilik, sîne açmaktır aşka;
Gâfil kul şehveti aşk, fesadı velî sanır.
***
Hakk yolunda özümden eğrilik bekleyeni,
Irak olsun, istemem gülistanda şah olsa!
Vicdanı hür, fikri hür “Yanındayım” diyeni;
Ezeli dost kılarım, derde padişah olsa…
***
Ne zaman ki “Yâr! ” diye avazımız duyuldu,
Hatrımız da kırıldı, boynumuz da vuruldu.
Efkârımız dağ gibi çökünce belimize,
Âşıkların ahvâli, hâlimizden soruldu.
***
Sen “Aşk nedir” diyerek, benden aldığın sırrı,
Ele satıp kâr mı ettin? Söyle gönül tüccarı!
İdrâkın yetmiyor da varmıyorsan farkına,
Yardan ağyar sorulmaz! Bunu da sok aklına!
***
Gayriye meyledip büktü belimi,
Sıddık'ın bağrında aşka sızdığım.
"Vay" demekten kana çaldı dilimi,
"Ay" Diye şânına destan yazdığım...
***
Gönlümün dehlizinden sedânı işittikçe,
Mevlâ’nın kelâmıyla yürek sabra bürünür.
Muhannetin kahrından mendili yaş ettikçe,
Gözümün yeşilinde hazan vakti görünür.
***
Sever isek biri Bir'de severiz,
"Hakk'ın emâneti" der de severiz.
Yürekte severiz, serde severiz,
Bizim sevdâmıza "O" ndan aşk derler.
***
Vefâdan, edepten, aşktan bezenler;
Nâmert sofrasında ziyâfet arar.
Tüccar kafasıyla yayla gezenler,
Tonluk öküzlerde zarâfet arar.
***
Siyah fona kara destan yazmışım;
Okuyan ben, kahrolan ben, yanan ben…
Mezarımı ellerimle kazmışım;
Katlolan ben, katleden ben, ölen ben.
***
Yüzü görmek için göze ne gerek?
Öze ermek için söze ne gerek?
Rûhu canda, âhı dilde bilenler;
Âşıklar katında size ne gerek!
***
Şu âlemde gerçek diye gördüğüm,
Dert atını peşi sıra sürdüğüm,
Bir uçtan bir hiçe hicretmiş meğer,
Kördüğümmüş koca dünya, kördüğüm!
***
Akılla kalp hasbihâle durursa,
Fasl-ı muhabbetin hükmü dar olur.
Biri aşktan, sevdâdan dem vurursa,
Biri mülke, saltanata yâr olur.
***
Kara yerden gök kubbeye erişen,
Niyâzımda seni andım, kime ne?
Tutuşup da Kerem ile yarışan,
Alazımda sana yandım, kime ne?
Seni sandım, sana kandım, kime ne?
***
Kendi benliğine kör bıçak olup,
El boynuna bilenirsin, iş mi bu?
Hakk'ın kudretini bâtıla yorup,
Kuldan medet dilenirsin, iş mi bu?
***
Ben sana varmadan, sen bende vardın.
Fikrime ziyankâr, gönlüme yardın.
Cismin, ruha hükmettiği devranda,
Aklımın yettiği yere kadardın…
***
Ateş suya, çöl ummâna, ben sana...
Gece aya, kelâm dile, ten cana...
Bülbül güle, gül bağbana, bağ bana...
Kün ol, tün ol, od ol, âb ol yağ bana.
***
Yar gönlünde hayrolan, el sözüyle şer olmaz;
Hayrı şerden süzmeyen, dil câna ne söylesin?
Âşığın düstûrunda bedduâya yer olmaz,
Bî-vefâ Mahlikâ'ya Hakk bildiğin eylesin...
***
Yakmadı şu cihanda yârdan özge od beni,
Asır geçse târif etmez hardan özge ad beni;
Çün hercümerç olmadım aşktan gayrı gâm ile,
Bu tükenmez derdimden ayrı koymaz yâd beni.
***
Buralar hep bozkır, buralar çorak…
Gel ki gözlerinden bir yeşil bırak.
Şu soğuk şehirde çiçekler açsın,
Sarı saçlarını güneş sanarak…
***
Haddi hududu bilmez gevezelik ederler,
Edebinden susanı dinliyor zannederler;
Vursan suratlarına saçtıkları salyayı,
Rahmet düştü zannedip, "Yâ Rabbî şükür" derler...
***
Şimdiki aşkların yol güzergâhı,
Sevmek sanatının korsan tezgâhı;
Kiminin bedeni döşekbozuğu,
Kiminin yüreği çekiyor âhı...
***
Usûl bilmez, vusûl bulur
Tevhid bilmez, zikre durur
Elif bilmez âlim olur
Âhir zaman dervişleri
Kayıt Tarihi : 5.4.2012 00:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!