Önce
Özgürlüğün en gür olduğu çağda doğarsın
Ne duvarlar vardır önünde ne davarlar
Yalnız sen varsındır
Ve sen her şeyi kendine bağlarsın
Minnacık gövden kudret çınarı gibi büyür
Küçük olmanın büyük gücüyle
Hayran bırakırsın kendine
Kendi varlığının dışındakileri
Gün olur gözlerini kısa kısa
Yumruklarını sıka sıka bağırır
Ağlamanla ağlatır, gülüşünle güldürür
Çığlığınla mum tutturursun etrafındakileri
Oysa kudretten eser yoktur rafında
Ama bir sözün iki olmaz asla
Basarsın narayı, annen baban kardeşlerin
Büyük küçük kelebek olur etrafında
Gülüşün kabul, ağlaman rettir senin
Dahası, acizliğin bile kudrettir senin
…
Sonra yaşın çıktıkça yukarılara
Düşer çocukluğuna ait debdebeli kulelerden
Cilalı taşlar birer birer gözlerinin önüne
Ve gittikçe kesişen çıkarlar bu taşlarla yoluna
Ördükçe boyunu aşan bir duvar
Rahatını bozmaya, keyfini kaçırmaya başlar
Fırlattığın her taş şikâyetle, ettiğin her laf felaketle
Attığın her imza kıyametle karşı karşıya bırakır
Bazen seni
Sonra özgürlüğünü alır, rüzgârını azaltır
Ruhunu daraltır bu taşlar, laflar ve imzalar
İçten içe bir ses duymaya başlarsın derinlerden:
Ne yaptım ben… Ne yaptım ben…
Herkesin ömründe en az bir defa
Duvarlarla imtihan olduğu bir dünyadır bu
Ve büyük olmak denilen şey aslında
O kudret çınarını yatıramamaktır masaya
Dahası gittikçe döndürmektir
Çocukken devasaca verilen özgürlüğü
Başı öne eğik kupkuru bir asaya
Biri, ikisi, üçü neyse; tamam da
Ah o dördünün arasında kalmak
Hiçbir yere kaçamamak
Kısacası, dört duvarla sınav olmak var ya
Ne kan ter içinde kâbuslarla uyanmaya
Ne de nefessiz kalmaya benzer hamamda
Santim santim, milim milim yaklaşır
Üstüne gelir duvarlar
Ve titrek bir ses sürekli sormaktadır:
Şimdi ne olacak? Şimdi ne olacak?
Heyhat! Dilin tutulmuş, zaman susmaktadır
Artık geçmiştir iş işten
Dağların, yanında birer cüce gibi kaldığı
Eyvahlar yuvarlanmaktadır içinden…
Bir şey yapamazsın, sadece susarsın
Yüreğin cayır cayır yanar ama su bulamazsın
Ah duvarlar!
Bir değil, iki değil, üç değil dördü birden varlar
Adamın anasından doğduğunu
Pişman eder bazı insanlar
Sonra yutkunursun... Bir tekme yapıştırmak
Ya da yumruk atmak istersin duvarlara
Ama seni kimse acımaz, sadece elin acır…
İçin titrer sonra
Ne ses veren olur ne de duyarlar
Nihayet çatlayan dudaklarında
Birer yılan gibi dolaşırlar
Senden başka hiç kimsenin duymadığı fısıltılar…
Öleyim ne var, dersin ardından
İkide bir önüne düşüp duran donuk bakışlarla
Tekrar yumruk atmak istersin duvarlara
Ama sana kimse acımaz, sadece elin acır…
Sonra küsersin kendine ve hayata, gıcır gıcır…
* * *
Varsın duvarlar yutsun özgürlüğünü
Ama asla tükenmesin umudun
Bilirsin, kuyudan çıkardı da vezir etti Yusuf’u
Seni yoktan var eden Mabudun…
Mesut Özünlü
Kayıt Tarihi : 14.11.2013 16:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Rabbim sabr-ı cemiller versin aminnnn.
Hayırlı sınavlar.
TÜM YORUMLAR (1)