Dönüş Çağrısı Şiiri - Ümit Zeynep Kayabaş

Ümit Zeynep Kayabaş
4

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Dönüş Çağrısı

Dönüş Çağrısı -1 / aşk

İnsan, unutan demekmiş / unutmak da, isyan.
Ben hırsları altında ezildikçe
İçtiği ant sonrası, pişman olan insan.
Ben tövbe ve günah arasındaki kapıda, kala kalan.
Ben yeryüzü sürgününde, aşkına aşk katan;
Mağaranın mağrur çocuğu, ejderhanın gözyaşı ve bütün şiirlerin uykusuzluğu.
Dağ dikenlerine diklenirken de, kaderin razı olduğu su…

Tırnağımı geçirdim umuda.
Uçan balonların ipindeki neşeden, bana ne dedim.
Kahrımı çeken dualarım bilir, yalnızlığım bilir beni.
Kendinden merhameti esirgeyenler
Kendinden tanrılar yaratmak isteyenler
Çıban olacaklarmış şehrin ışıklarına, kaldırımlara ve atların su kaplarına.

Bu boşluk, bu hayalet yüzler korosu,
Köşeden dönüp, köşe kesilen sevgisizlik /bileğimden tutunacakmış.
Oysa söylemiştim, çingenece şımarıklıklarda yokum diye!

Yazık! Çağımın insanı, kendini övdüğü kadar insan.
Âdem’in çocukları tuhafça şakaların ardından bir gülüp, bir ağlıyor
Ve kimsenin koynuna sokulmak istemiyor vefa.
Babaannemin sacda pişirdiği ekmek kokusu, terbiye etmeseydi çocukluğumu
Ben bile tahmin edemezdim, müdafaa hakkımın uzunluğunu.

-Tıkadığınız yolları boynuma asıp,
kahrı besleyen bir ağız beklemeyin benden.
Yalpalanıp düşecekken, beni toparlayan sese sevdalandım.
Acıdan katlar çıksam da ruhuma; eğilmedim
Vurdumduymaz insanların, intikam çelenkleri süslerken dünyayı
Çığ gibi büyüyen acıların altında kalışımı inkâr edemem.

Kırların boynundaki pusudan atladım
Üşüdükçe, zeytin dağından gelen selama sarıldım
Gittiğim her yer Yusuf'un kuyusuydu.

İsyanlarımın ardına koyduğum virgüllerle, hesabım daha bitmedi!
Dilime mühürlediğim, ‘yaşamak ne zormuş Rabbim ’cümlesini
Sevdiğimin şeylerin yanına koyuyorum
Anne kokusuna, bayrak bayrak gülümseyen çocukların gamzeli yanaklarına.

Yırtıp attığım intiharlı geceye, üzerine karlar yağdırdığım şiirime, sevdiklerime
Dilediğim af - kabul mu Rabbim?
İliklerime kadar heves kesilip, soruyorum tekrardan -Kabul mü?

Dönüş çağrısı 2 -

Ben soytarıyım diye ala enen övünen insanların
Yakasına yapışmama az kaldı /Başımı yerden kaldır Rabbim!
Özlemlerin canımın nasıl yaktığını duy artık.
Kardeşlerim! Gök kesilelim hep birlikte,
Tırnağımızla kazıdığımız, dönüş çağrısına koşalım; aşkımıza, kristal mülkümüze.

Ey dost,
İlahsız aynalarla dövüşen hikâyeleri, idam sonrası yere atılan gülleri
Zihninde öteye beriye sıkıştırma/geçmişi kurcaladığı gibi kurcala
Posta pullarını, ihale davalarını ve kenara koyduğun kefen paranı.

Lal idim…
İsyan tortularından çıktım sürüne sürüne.
Şiirdeyim!
Bana mısralar sunan sağ kolum,
Sakın çakallar gözümü boyadı diye yakınma
Cevapsız kal.

Ya da sor İncir ağacının dibindeki sürgüne dönüş çığlığını
Ellerini ovuşturmadan, hileyi tetikleyen planları sor.
Ayaz yemiş yemişler, helal mi diye sor
Dünya adaletini, sevgiliyi yatırlara sor
Ulemadan yakınan insanlara, ahlak yasalarını sor!
Saçını suçlamayı bırak da, sor halatların gemiyi niye sevmediklerini.

Şehirden bir tahterevalli. / Ortada küfür
Bir uçta piç kelimeler / Diğer uçta cünüp hikâyeler!
Geç bunları muşamba dekoru, deve tırnağını geç.
Kitap, mum ve düşünce çürütülmüş, beş parmak çürümüş.

Mızrak ve gül aşkına / bir gez tarihin arka bahçesinde,
Gelinlerin leylak kokulu sandığını bir gez.

Dönüş Çağrısı 3 - Ardımdaki ben...

Ben kendimi unutmalara alıştıracak kadar şımartmasaydım,
Ben ihanetlerin kökündeki kiri pası silkeleseydim
Ben aşkı, kalbime bastırmayı önceden öğrenseydim!
Ben yabancı memlekette
Hasretten bin parça, ben tufan, ben sağanak, ben aşk!
Çiçekleri boynundan öpen yağmurun küstahlığına soyundum
Uladığınız harflerden, çekinecek göz yok bende.
Bakışlarım omzunuzdaki yüklerden daha ağır.

-Ey geçmişim! Zıtlaştığım ilk devrik cümle sen değilsin, buna inan.
İçime mevsim mevsim serpilen yenilgiler var, umurumda mı?

Hem tek başıma değilim, dönüş çağrısıyla yaratıldım.
Yine de yalnızlığıma, ‘şahit olan dostlar ’dedim.
Şahit olun yalnızlığımıza!
Sesin rahminde soluklanıyorum, bilmeceyi gömdüm düne.
O düğüm çözülmedikçe aptallaşıyoruz, daha da aptallaşacağız sanki.
Rüyada Sise doğru yürüyoruz - ayak bileğimizde, Nilüfer çiçeği
Evvelimiz bir ceylan ürkekliği,
-Sessizliğimiz, durgun bakışlardan atlayan cenaze gibi…
Dönüş çağrısına tutunup, bir anlam bulalım dışarıdaki halimize
Kedinin boynunu okşarken resim çektirelim
Boya fabrikasının afişini kaldırıp, insan olalım
Ve hep başa dönelim
- Kendimizi tartmak için hep başa, sevgilinin arş gibi bakışlarına.

2015-Paris. Ümit Zeynep Kayabaş

Ümit Zeynep Kayabaş
Kayıt Tarihi : 28.10.2022 00:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ümit Zeynep Kayabaş