Dönüş Alemi (Semâ)

Kemal Edip Kürkçüoğlu
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Dönüş Alemi (Semâ)

Cânlar, riâyet eyleyib erkâna, döndüler;
Tennûrelerle tâir-i perrâna döndüler.

Bir bir uyub imâma, duyub aşk Ezânını,
Tekbîrlerle Kıble-i cânâna döndüler.

Mollâ-yi Rûm, verdi semâ’ emri anlara;
Cânlar da inkıyad ile fermâna, döndüler.

Şevk-i Şeb-i Arûs ile üftadeler, bakın!
Mestâne geldiler yine meydâna, döndüler

Âşıkların görünce şu bî-hûş hâlini,
Arş’ın bütün melekleri sekrâna döndüler.

Baş-kesdiler Velîleri devrin huzûrda;
Hakk’ın Halîle sunduğu kurbâna döndüler.

Diz çökdüler önünde erenler kitâb açıb,
Bahs-i Ledün’de tıfl-i debistâna döndüler.

Gördüm, huzûr-i Pîr’e gelib ağlayanları;
Derhâl açıldılar, leb-i handâna döndüler.

Etdim Nigâh, edeble varıp yalvaranlara;
En bî-nevâ gedâları sultâna döndüler.

Bir demde hayret açları, hasret susuzları,
Hâkan imâretindeki mihmâna döndüler.

Dervâze-i Niyâz önünde duran derd-mendler,
Dermân-i feyz-i Pîr ile Lukmâna döndüler.

Devlet-serâ-yi nâzı bulan nev-niyâzlar,
Âsûdegân-i Ravza-i Rizvâna döndüler.

Bir özge bâr-gâh arayan dil-harâblar,
Feyfâ-yi pür-serâbda atşâna döndüler.

Zulmetde çırpınanlar, ilâhî ziyâ ile,
Râh-i sedâdı seçdiler, im’âna döndüler.

Mekşûf olunca sirr-i Usûl-i Usûl-i Dîn,
Nefs ü hevâ sapıkları im’âna döndüler.

Müştâklar, şuâına Şems’in tutuldular;
Yaklaşmayın ki âteş-i sûzâna döndüler.

Mutribler uyudular neye, gûyâ hezârler,
Tehlîl nağmesiyle gülistâna döndüler.

Mebhût olub Mukabele-e Mevleviyyeden,
Münkirler ittika ile îmâna döndüler.

Bâd âba, nâr hâke hemen kıldı ser-fürû;
İblîs-şîmeler bile insâna döndüler.

Bakdım dönüb gelenlere, sandım misâl-i mevc,
Ummândan ayrılıb yine ummâna döndüler.

Der-gâh-i Pîre lâl girenler, Kemâl veş,
Hassân-i hoş-zebân-i sühan-dâna döndüler.

Kemal Edip Kürkçüoğlu
Kayıt Tarihi : 25.11.2011 19:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Murat Altıparmak
    Murat Altıparmak

    Merhaba.
    Hocamızın bu NA'T'ının adı "NA'T-I RESûL-İ MÜCTEBÂ"dır.
    (YILLARIN İZİ, Mahir İz, KİTABEVİ, İstanbul Mart 2003, 3. Baskı, Sayfa 460)
    Bilginize. Selamlar.
    Merhum Kemal Edip KÜRKÇÜOĞLU hocamızı, dar-ı Bekâya İrtihâlinin 40ıncı sene-i devriyyesinde Marmara Üniversitesi İlâhiyan Fakültesinde Türk Dil Kurumu Başkanlığının himayelerinde andık.
    Rûhu sâd, mekânı cennet olsun. Âmîn.

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken

    Haklısınız Elif hanım.Siz gerçekten zehirlenmişsiniz.O zehir görme ve hissetme duyularınızıda köreltmiş.Önünüzdeki panzehiri göremiyecek kadar.

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken

    Görüşünüze saygı duyarım.Zaten iman etmenin ilk vecibesi Allaha olan inanç ve itikattir.Evet İslamda ruhban sınıfı yoktur,fakat her müslüman irşad ve tebliğ vazifesiyle vazifelendirilmiştir.Bu Kuranın değişmez bir hükmüdür,Her kez; önce kendinden sonra ailesinden ve daha sonra çevresinden sorumludur.Din başlı başına bir ticarettir aslında,kulla Allah arsında akdedilmiş,öyle olmasaydı zekat ve sadaka müessesesi olmazdı.Yinede asgari müştereklerimizin olduğuna sevindim.Gereksiz tartışma ve polemiklere girmemek adına,şimdilik kısa kesiyorum.Unmarım beni anlamışsınızdır.

    Cevap Yaz
  • Www Elif Com
    Www Elif Com

    Tımarlı sipahiler devrinden kalma bir şiir.. yetmezmiş gibi yanında bol sumaklı din seviciliği.. sanırım zehirlendim!

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı

    Şimdi gördüm. Şükrü’nün bizimle paylaştığı yazıya ilişkin pek çok şeye katılmamak elde değil. Düşülmesi gereken bir dipnot oluğunu düşünüyorum. Şöyle ki;
    Dinin bir meta bir kazanç aracı haline dönüştürülmesi Mevlana ile başlamış bir şey değildir. Bu işler daha peygamberin sağlığında peygamber kutsallaştırılarak başlamış. Ve aslında sadece İslamiyet’e şümul bir şey değildir. İnsanlık var oldu olalı toplumlar üzerinde kutsallar üzerinden sömürü çarkları hep kurula gelmiştir ve işletilmiştir. Uzun uzun anlatıp okurların sabrını sınamak gecenin bu vakti çok da elzem değil. Sayısız örnekler verilebilir. Merak edenler Ebu Salebe örneğinden başlayarak, yalancı peygamberleri, Veysel Karani ‘ye, adı sayılamayacak kadar çok bir takım evliya olarak zikredilen tarihsel kişiliklere ait menkıbeleri araştırabilirler.
    Sonuçta gelenler geçer konanlar göçer.Mevlana’ya da artı ve eksileri ile bir olgu gözüyle bakmak lazım.Bu insanları kutsallaştırılıp bir meta haline dönüştürmek doğru değil.En azından bunun farkında olmak artı bir şeydir.Burada bu denli gerekli, seviyeli ve farkındalık meydana getiren tartışmaların içinde bulunmak büyük bir nimet.Hemen hepimiz dünyaya farklı pencerelerden baksak da ortak akıl meydana getirmek çok güzel.
    Sonuçta birileri bir şeyler öğretiyor, diğerleri de öğreniyor. Öğrenen peygambere biat eder gibi etmemeli biraz da. Öğrendikleri ile kendi akıl ve irfanını kullanıp kendine hayat bina edebilmelidir. Konu uzun ve ne desek kesmez. Benim varoluşa ilişkin kişisel görüşümü aşağıdaki şiir özetliyor. Paylaşmak isterim.
    Derdim ondur,çün dokuz diyemem ağyare men
    Sekizinde kaldı aklım,yedisinde avare men

    Altısı mende var iken,beşten çekemem elimi
    Dörtte Hüda lütfederse,üçte buldum çare men

    Ey Nesimi çün iki gönül hali değildir
    Anın için yalvarırım gece gündüz bir'e men

    Hayırlı geceler, güzel paylaşımlar için herkese teşekkürler. Saygılar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (39)

Kemal Edip Kürkçüoğlu