Dön dön dön
Etrafında dön,
Dünya ile, güneş ile, ay ile dön,
Tanelerinde dönsün seninle.
Cevher sende; tenezzülde
Dön dön dön
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
günün şiiri olmayı hak eden dizeleri kutlarım
Altay Tiğin'in Dönüş şiiri ile ilgi değerlendirmelerine katılıyorum ve teşekkür ediyorum. Tıpkı her an değişim ve dönüşüm halinde ki zaman gibi baktığımız yer de değişiyor. Bu yüzden zamanın yorumuna bıraktığım bu şiire dip not düşerek sınırlama getirmek istemedim. Eğer şiirin her hangi bir noktasında okurla aynı duyguda buluşmak mümkün olmuşsa vuslattır derim. Saygılarımla.
Şiire güzel diyeceğim ama dön ler boğmuş şiiri tebrikler
Sayın Kadriye Hanım;
Şiirinizin günün şiiri seçilmesi dolayısıyla kutlar başarılarınızın devamını diler daha nice başarılı çalışmalar dilerim. Saygılarımla. Ant++
MAVİ YILDIZLI ŞİİRLERİN ŞAİRLERİNE SELAMLAR…
Şiir; derinliği olan, şairinin vereceği ipuçları ile kendi mânâ âlemine girilmesine izin veren, kelimeden kapıların gıcırtısızca açılışına icazet eden bir anlatımla anlaşılabilir.
Kimin, ne zaman, ne düşündüğünü anlamak ve bilmek bazen zor olabilir. Bu gibi durumlarda baştan sona tek mevzu ve belli imgeler etrafında dönüp durmak, okuyucunun anlamasını zorlaştırabilir. Yanlış anlamayı veya algıyı ortadan kaldırmanın birkaç yolu vardır.
Birincisi ve en doğrusu, şiirin ne zaman ve hangi anlayışla yazıldığını belirten kısacık bir hikâyesinin şiirin altına küçük bir not düşülerek belirtilmesi.
İkincisi ise şairi hakkında mümkün olduğunca geniş bilgi sahibi olmak.
Bu şiirde not yok.
2.sine de ayıracak vakit yok. Belki yeterli bilgi de yoktur.
*
Biz sadece kısaca hem gerçek, hem mecazi yönden değerlendirmeye çalışalım.
Kâinat bir sistem üzerine kurulmuş. Görünen ve bilinen her şey, boşlukta sistematik olarak bir yerler kaplamakta ve varlığını sürdürmekte.
Pek çoğu birbirinin yörüngesi, uydusu, peyki olmuş. Yani birleri veya birkaçı bir büyüğün, çekim gücü daha fazla olanın yörüngesi olarak etrafında dönmekte.
“Cisimler, birbirlerini çekerler.”
Bir başka ilmi görüşe göre de “aynı kutuplu cisimler birbirlerini iterler” Cisimlerin birbirinden uzaklaşması ve kâinatın genişlemesi gibi. Yani boşluk sürekli bir genişleme eğiliminde…
Âlemdeki her şey hareket halinde.
Hepsi bir dönüş içerisinde.
Bir merkezden ve belli bir güç tarafından idare edilircesine…
Bu sıklet bu kadarına vakıf olabiliyor. Daha fazla yükü kaldırmıyor.
Ancak:
İlla her kelimede, her kıta veya şiirde çok derin anlamalar aramak da gerekmiyor. Belki de söylenen, hepimizin bilebileceği günlük olayların yansımasından ibaret de olabilir.
Giden bir eşe, bir ayrılık sonrası birbirine ay ve gün olanların birer parçası olan çocuklarla birlikte yeniden bütünleşme, bir araya gelme arzusu için bir mesaj, bir davet seslenişi neden olmasın?
Sanırım, şiirde asıl anlatılmak istenen bu.
*
Gelelim mecazi yönüne.
Mademki alemde her şey bir dönüş ve hatta sistematik olarak birbirlerini uydusu, birbirlerinin tamamlayıcısı, birbirlerinin varlık sebebi, o halde insan da bir şeylerin uydusu, varlık sebebi, güç alıp güç verdiği en mükemmel varlık.
Birbirine her daim muhtaç, mecbur.
Sevmesi için, yaşaması için, varlığını devam ettirebilmesi için, huzuru, rahatı bulabilmesi için, aşkı, sevdayı yaşayabilmesi ve yaşatabilmesi için biri diğerine muhtaç ve mecbur.
Yaratılışın sırrı da burada zaten.
Dönmeli…
Birbirine güç katmak ve birbirinden güç almak için dönmeli.
Birbiri için var olmalı, var etmeli.
Yaratıcının mekânı ile sevmeli, sevilmeli.
Ay gibi, dünya gibi güneş etrafında dönmeli.
Samanyolu gibi her bir parça bütünleşerek hem yol almalı, hem de belli bir yörüngede ve istikamette dönmeli.
Kendinden olanlar ve olacaklarla dönmeli…
Mevsimler gibi tükendikçe, öldükçe yeniden doğmak ve yeniden yaşamak için dönmeli…
Her şey gibi aslına erişmek, ulaşmak için dönmeli…
Mevlevî semazenleri gibi dönmeli.
Canlar gibi halka halka “semah” dönmeli.
Doğup batan gün gibi dünya ile dönmeli…
*
Dize sonlarındaki bütün “Tanelerinde” kelimesindeki “de” ve “tenezzülde” kelimesindeki “de”ler ayrı yazılmalı.
Güne düşen şiir vesilesiyle şarieyi kutluyorum.
Sevgi ve saygıyla…
Altay Tigin
21 Nisan 2015-
“Güne Düşen Şiir” Grubu
Çağın kaybettiği kavramlardan biri 'tenezzül'. Çünkü, diğer güzelliklere olduğu gibi ona da perde oluyor Firavun'un soluğu 'tekebbür'. Bunu görüp de tenezzül'e DÖNEBİLENLERe ne mutlu. Hey gidi; ciğer satmaya tenezzül eden Mahmut Hüdayi Hazretleri, dağdan düz odun taşıma çilesine tenezzül eden Koca Yunus Emre... (İkinci anlamıyla) engin ol gönül, engin ol. Benim gibilere ibret ve ders olacak mısralar... Dilerim Allah da ücretini versin. Esenlik dileklerimle.
Mükemmel bir eser,tebriklerimle,dost şair'em,emeğinize,yüreğinize ve kaleminize sağlık sevgilerimle....
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta