KUM TANECİKLERİ (Auschwitz- donmuş bir an)
Azalıyor, elimden bir şey gelmiyor, zamanın peşine takılmışlar,
Aşağı doğru, toprağa doğru; bazen tek tek, bazen topluca kum taneleri aktıkça akıyor…
Akıyor, azıldıkça içimde sonsuz bir yolculuğun hafiflemesi başlıyor
Saymaya çalışırım kaç kum tanesi artık beyazlanmış öğütülmüş,
Hareketleri yavaşlamış, yorulmuş…
Arkadan gelen ölüm heybetli, güçlü, elinde kırbacı
Hizaya çeker, hoyratça aşağı iter yorgun kum tanelerini
…
En son düşecek kum tanesine saklanırım, panik gözlerim,
Bencilce bir benzetmenin içine girerim, acılarımın abartıları
Ölümümü kutsaması için;
Tanecikler benden koparken,
Sayıları hızlıca azalan, tenimin tanecikleri, beni beklerken
Tam o anda,
Nasıl anlatsam, o zamanın durduğu bir anda, kendimi "nazi toplama kampında" görürüm
Bembeyaz tenine sarmış bedenimi, hava soğuk,
Ölüm kampının gaz odasına yürüyoruz,
annem ve ben
Askerler iterler, daha çabuk, daha çabuk odaya, mesaimiz bitmeden
Annem ve ben çırılçıplak, benim minik bir yüreğim varmış, sesinin hızı korkunç!
ölüm odasına yüzlercesiyle merdivenlerden aşağı yürüdük ölmeden
Annem beni gaz verilmeden önce, o kadar çok kucağında sıkınca…
nasıl huzurlu bir ölüm verebilirim diye düşünürken, sıradan, benim PEMBELEŞMEYE BAŞLAYAN yanaklarımı,
az önce, çığlıklar, dehşet yaşama haykırmamdan,
az önce,
Daha soğuk merdivenleri iyice şımartmadan,
gaz odasına girerken,
Saniyeler binlerce parçalara bölünürken;
Terhisi gelmiş ama çoktan unutulmuş,
‘nazi askeri, onurunla savaş!’ denilen yaşlı bir asker,
Sanki yaşama yürüyoruz gibi, annemin kucağındayken beni
Sanki bir bahar günü çiçekler açmış, kuşlar çoktan şarkılarına başlamış gibi,
Güneş inadına şımarık, inadına bize gülümserken
Sanki o köle asker için bir bahar günüymüş gibi
Yanaklarımı okşayarak şefkat vermişti pembeleşecek yüzüme dokunurken...
Ne ölümü, ne yaşamı, ne de ölecek annemi nede birazdan beni;
Sadece o an,
Soğuk, çıplak, sıcak arayan elinin parmakları yüzümde son kalandı aklımda kalan
Bir iskeletin üzerine giydirilmiş insan derisi,
benden önce öldüğüydü geride kalan.
İrkilirim o an
yaşama refleksim gevşer.
Soğuk gece, kar yağmadan düşer soğuğa
İşte böylesi bir şefkat ile,
Okşamak isterim ölecek zamanı annemin elinden...
Durup öylece acı hırsızlığı yaparım; annemden çalarım
Sıra bana yaklaşmakta, annem panikte, son tanecikteyim
Havayı tokatlamış ses yeniden patlıyor, ne gece nede gündüz:
Ölüm genç, delikanlı, güçlü ve kararlı,
Son kum tanesine saklandığımı o da biliyor,
Acıyarak bana bakıyor ben düşerken aşağıya
Neydi farkın diğerlerinden, seni özel yapan ne?
Gevşemiş kırbacını elinden bırakırken, neydi sahi?
ACILAR HIRSIZI!
diye...
sorar
bana;
Acıyarak bakar bana.
Hakan Karaduman
Hakan Karaduman
Kayıt Tarihi : 9.7.2025 00:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!