Atalarımız ormanlarda ağaçlar üstünde oyunlar oynarken çok eğlenmişlerdir doğanın kendilerine öğrettiği bu oyunlarla..Ta ki düşmeyi öğreninceye kadar sürmüş bu oyunlar..
Düşme tehlikesine karşı geliştirilen teknik ise onları oyuna daha çok bağlamış ve teknoloji ilerledikçe ilerlemiş..Tek sorun ise oyun bitip karınları acıkmaya başlayınca ortaya çıkıyormuş..Bu sorunuda çözmüşler açlık tehlikesi bir av oyununa dönüşmüş zamanla..Bazen bir maceraya..Her türlü tehlikeyide realiteyide bir oyuna dönüştürmeyi bilmiş insanoğlu..Oyun insanın elinde insan olmanın sorumluluklarına karşı koymak için ve acılarını hafifletmek için vazgeçilmez hale gelmiş zamanla..Bazen oyunlar vahşice oynanmış bazen çılgınca..Ama bu oyunu kimse ne bozabilmiş ne de dışına çıkabilmiş..
Oyunların oyuncağa dönüşmüş simgelerinden dönme dolabı bilirsiniz..Çocukken bile bir kere olsun binmişizdir bu oyuncaklara..Büyük küçük severiz eğlenceyi az çok..Dönme dolaba bindiğimizde dünya döndükçe döner başımız bir hoş olur.İndiğimizde bazen şaşkın şaşkın bakarız etrafa..Ve tekrar oyunun cazibesinden kurtulup ayaklarımız yere; toprağa basar..
Dünyanında dönme dolaptan kalır yeri yok gibidir..Bu dönme dolap kucaklık etmiştir nesiller boyu nice kuşaklara..Nice kuşaklar gönül eğlemiş ya da bir şekilde inip gitmişlerdir dönme dolaptan sırası gelince bindikleri gibi..
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Kaleminize sağlık efendim
Ahmet Ayaz
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta