Sen kazma nasırı ellerimize pranga olalı beri,
Sardıkça kanayan yaralar üretti düşlerim.
Aktıkça dolmayan göllerim kuru.
Eserde gitmez bungunluk. Gönül vadime çökmüş ağırlık.
Oysa,
Çoruh yeşili sular akardı göllerime.
O da mahzun şimdi.
Kim dinleyecek seslerini?
Ağustos gecelerinin dinginliğinde,
Kim bulandıracak duruluğunu kıyılarında,
Artık rahatla canısı,
Çoruh gibi hürsün,
Bir ak güvercin gibi uçurtma uçur kanatlarınla.
Mavi gökyüzü senin, topraksız kaoslar bizim artık.
Ak nereye istersen.
Ak düş çığırtkanları artık yüzünüz düşsün.
Gırtlaklarınızda takılı kalsın satı zeytini.
Kirli muratlarınız sizi de çeker diplere,
Hey sağır Çoruh senin düşlerin kurusun.
Kuruttuğun yeşiller misali.
Şimdi artık coşsan da baharlarda,
Biz sonbaharıyız ömrün.
Bağlarımıza sazağın * gerekmez.
Döktük yapraklarımızı.
Gazeller hışırtısız,
Duvarlar yıkık kalsın.
Öyle sisli gözlerle bakma ardına.
Bekleyenin yok!
Şimdi ölüsün, dalgalarında umut besleyenler uzakta.
Beyaz köpüklerinde, ter soğutan çocukların neredeler?
Bağların baykuşa arkadaş şimdi.
Asma budarken kanasa da parmaklar,
Tevekler** üzümsüz kalsın.
Evlerinde ahşap sesleri gıcırdamasın,
Gecenin ödü kopsun sessizlikten.
Sen üşüme Çoruh gecelerde,
Nefeslerimizi iten sensin.
Bırak Çoruh bırak,
Ömrüm şurada ayaklar altında geçsin.
Kaf dağı düşleyenler, kaldırım taşlarında çamur şimdi.
Pusulanın camı kırık, yön göstermiyor akrebi.
Zaman sana da ağlar bir gün.
Ne yorulsun seher, ne üşüsün güneş.
Çoruh sen hep yeşil ak.
Artık kumların ezilmesin kıyında.
Kayıt Tarihi : 14.12.2008 12:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)