Karda açlık çığlıkları
Zaman akışına koşut söylencelere düşüyor
Yepyeğinik ve usulca
Çoğalıyor ulumalar
Dinmeyen bir buzul müziği kulaklarımızda
Sabah öğle akşam
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Zeybek Hocam güzel temas etmişler konuya. Şiir ve yazıların ardından yorumları da mutlaka okumaya çalışıyorum ki, göremediğimiz ince noktaları da yakalayalım. Zaman zaman şiirlerden elde edemediğimiz faydayı bu yorumlarda buluyoruz. Şiir tema ve işleniş yönünden çok kaliteliydi. Kutluyor ve saygıyla selamlıyorum.
'Bir ülkede şerefliler de en az şerefsizler kadar cesur olmadıkça o ülke düzelmez '
demişti bir devlet büyüğümüz. Bu gün b söz daha da değer kazandı yaşanılanları ve üzerimize oynanan oyunları gördükçe.Suçlular ve güçlüler ayan beyan yer değiştirip bir de ortalıkta sütten ak, yoğurttan pak gezerlerken tenim değil...kanım donuyor.İliklerime kadar donuyorum. Önceleri perakendeydi donmalar. Artık, donacak yer kalmadı ne tende, ne kanda, ne canda.
Köprüleri ise anlamam hiç olası değil. Bir yandan aydınlığa, ışıklı yarınlara giden köprüler yıkılırken bir yandan geçmişe uzanan köprüler kurumaya veya onarılmaya çalışıyor. Oysa dünya uzaya gidiyor. Biz mehter maşına devam....
Offf... Nazım ustanın dediği gibi:
Eğer hala şıramızı vermek için üzüm. Gibi eziliyorsak kabahat senin,demeyeceğim. De dilim varmıyor ama kabahatin çoğu. Senin,canım kardeşim..! (N.H.).
Eğer hala şıramızı vermek için üzüm. Gibi eziliyorsak kabahat senin,demeyeceğim. De dilim varmıyor ama kabahatin çoğu. Senin,canım kardeşim..! (N.H.).
Kutluyorum öğretmenimi kaygılarımı destekleyen bu değerli şiiri için...Aydınlık yarınların şiirlerine...
İtiraf etmeliyim, şiirin başlığı biraz müstehcen, biraz muzır dizelerin habercisi gibi gelmişti ilkin. Çıplaklığı düşündürmüştü. Ardından gelenleri okumaya girişmeden, sayın Arslan' ın cisimsel çıplaklıktan hareketle bizi düşünsel/ruhsal çıplaklığa götüreceği ve sarsıcı, diriltici, uyandırıcı bir atmosfer yaratacağı usuma düşmüştü. Beklediğim sarsma, uyarma fonksiyonu dizelere bambaşka yollarla yüklenmiş. Şairin bizi yürüttüğü yolda çok başka manzaralara tanıklık etsek de, sonuç beklentilerimize fazlası ile değiyor. Kutluyorum . Saygı ve selamlarımla
Bu ara 'derinliğine filozoflardan' özellikle evrene, zamana ve toplumsal sorunlara ışık tutan sözlerle haşır neşirim... Şiirlere yorum yazarken onları kullanıp, şiirin içeriğine uygun olanlardan yararlanmayı önemsiyorum...
Böylece hem şiirin mesajının fayda sağlamasını, hem de olur da sayfaya gelenler okur diye onların ufkunu açmayı hedefliyorum..
Nietzsche diyor ki bir sözünde:
'Nedenselliğin anlamı arttığı ölçüde ahlaklılığın alanının kapsamı daralır: Çünkü insan gerekli etkileri kavrayıp, bütün rastlantılardan ve buna ilişkin sonra olacaklardan ayırarak düşünmeyi öğrenince, şimdiye değin törelerin temeli olarak kabul edilen birçok fantastik nedenselliği tahrip eder.'
Bence, dün Mostar Köprüsünü inşa edip ötesine geçenler, kendi dönemsel tekniklerinin ve akılcılığın gerisine düşerek, tarihin çöplüğüne atılmanın yolunu açtılar...
Bir bakıma 'suçlular ve güçlüler' yer değiştiler... Belki de 'dönencenin hesaplaşmasıydı' bu, olması gerekendi..
21. yüzyılın sonuna doğru giderken... 'Kara ve kışa teslim olma' acizliğine düşenlerin açlığa, sefalete takacakları kulp 'kadercilik mi' olmalıydı? Hani nerede aydınlarımız, direnenler nerede?
'Don tutmuş olmalı tenleri...'
Şiirden bana geçenler daha var da.. Ben 'ana düşen yanını' açtım biraz...
Kutlarım dostumu...
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta