Gökyüzü bulut yüklü
Yıldızlarsa sürgünde
Oysa yüreğim kıpır kıpır
Uzak da olsam sahilden
Balıklar oynaşır denizde değil mi
Dalgalarsa delice
Ve seni özlüyorsam
..
Saklanma
Boy çukurunda
Unutma
İnsan olduğunu
Tanrı
Kavgasında bile
Seni
..
Canlı ışık dalgarlarında
Ben düşler yolcusuyum
Issızlıklar yüreğimi boğar
Ve suskun aryaları
Işıkkuşlarına borçluyum
Bir yıldız ki mavi yanar
..
Menekşeli akşamlarda mehtapla deniz
Esen meltemlerde bir şiirsiniz
Yıldız kaykayında dolunay gibi
Sisli kıyıların fenerisiniz
Umut, özlem visal başlar söz ile
Neyler nağmelenir dilşad olur mey ile
..
Yine yürüdüm Gecenin Karanlığında
Oturuyorum Yalnızlığımın Parkında
Karşımda Dolunay
Yakamoz Ve Karşı Kıyının Işıkları
Çağırıyor bir araya
Ayrı kalmış Aşıkları
..
ANADOLU’NUN DOLUNAYI BAHAETTİN KARAKOÇ…
Bahaettin Karakoç ve dolunay yan yana gelince, bir geceye iki ay doğmuşçasına şule yaymaktadırlar. Gönül dünyamızın kapısı aralanarak söz ülkesine yolculuk yapılmaktadır.
Karakoç; şiirlerinde sözü sırlayıp, Maraş bindallısı gibi işler. Gönül şehrinin kapısını sözle motifler, sözle kilitler. O hiçbir zaman sözün ucuzunu söylemez. O bir aşk şairidir. Onun şiirinde ucuz şeyler bile paha biçilmez inciye dönüşerek dile zenginlik katmıştır. Çünkü biz biliyoruz ki Karakoç her sözü gönlünün derinliklerine dalarak, subjektif boyuttan objektif boyuta taşır. Onun sözü –şiiri- kültürel zenginliğimizi ve ağızda anne sütüne benzetilen Türkçenin inceliklerini ilk elden servis yaparak unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizle yüzleşmemize sebep olur. “Şiir bütün insanları ilahi bir kâinata davet eder” der. Anadolu’dan kopmadan metropellere seslenen Karakoç; oralardan aldığı sesleri kendileştirerek doğduğu ve içinde yaşadığı kültür ırmağına aktarır. Avamla havas arasında kültür köprüsü olmayı başararak zoru yenmiştir.
Medeniyetin en büyük ayağı olan şiir ailesine kattığı değer bakımından önemli bir birikime sahip olmamıza kapı aralayan Karakoç, soylu şiirin şairidir. Ulvi gayeler için yaratılan insan, yüksek değerler peşinde at sürdüğü ve ömür tükettiği sürece mübarektir. İnsanın içinde taşıdığı dağ ile derinliği doğru orantılıdır. Sözden ibaret olan şiirin hakikatte bir değerinin ve yerinin olmasına inanan Karakoç; zamana direnecek güçte olması gerektiğinin sancısını -on iki yaşında- 1942 yılında başladığı şiir serüveni süresince çekmiştir. İşte bu yüzden şahsi gayretiyle çıkardığı dergiye “Dolunay” derken, yaptığı şiir şölenine de “Dolunay Şiir Şöleni” demiştir.
..
Duy beni Dolunay!
Egil kulagina
Cok sevdigimi fisildayayim
Yanindakiler duymasin!
Sen Dolunay'a bak
Ben orda olacagim
Nerde olursam olayim
..
Bu gece dolunay
Doldu taştı yine yüreğim.
Yüreğimde bir sızı,
Çalsa sazlar,neyleyim.
Şarkılar hasret
Şiirler gurbet
Yüreğim sen kokan
..
Bir sonbahar akşamı
Dolunayın parlak yakamozu
Parlıyor siyah deniz yüzünde
Işıktan bir yol gibi
Çeviriyorum sessizlikte,
Tıkırdayan motorun sesiyle tekneyi
Dolunay üstüne.
..
Güz güneşi sarhoş bakışlarına yansır
Kirpiklerin taze çiçek fidanı gamzelerin
Dolunay
Saçlarında sabah çayının kokusu var
Ankara geceleri gibisin
Yenilenerek sıkıntını yenerek
..
Gözlerini görünce sanki bir meltem esti
Yalnızlıktan kuruyan gönlümün bahçesinde
Selamın ve sohbetin hep özlenen bir sesti
Tek başıma kaldığım evin her köşesinde
Anlamsız günlerimin rengi ahengi oldun
Karanlık gecelere dolunay gibi doğdun
..
konuş benimle dolunay
ya da sus, ama gel benimle
düşelim yollara seninle
gidelim kemiklerin acı çektiği mezarlıklara
uğultulu, karanlık ve kasvetli
gecenin maskesini yırtalım
kazma kürek saçalım toprağı
..
1. ellerin niye
niye böyle yumuşacık
gözlerin bana dağları hatırlatır
gözyaşların kandamarları sanki halkın.
2. ellerinin ucu bir mavi yolculuk
..
Aşktırki melun şeytan, gençliğimde var eli
Gece zifiriğinde; dolunay ki lekeli...
..
Bu gece dolunay var bir de ben
Sırtımda eski bir palto, titriyorum
Parkta yalnız bir kadın bir de ben
Paltomu çıkardım ona veriyorum
Yalnızım diyor dolunay kadar
Geceler düşmandı bana üşüyorum
..
Dün duvarların arasından kurtarıp
Yakamoza bıraktım kendimi
Özlemiştim
Bir çevrim gününde, yaşadım dolunayı tekrar
Yalnızdım duvarların içinde
Dokunamıyor, duyamıyordum
..
derin hayallere
sürüklendim
geçtim ıslığını
rüzgarların
kuşların
ötüşlerini de
acılarla çevrili
..
her
çıkmaz sokakta yol
her
tükenişte sabır
her
karanlık gecede dolunay
her
..
Hilal i hasreti ay
Hüsn'ü kemâl-i dolunay
Ondörtte beni mecnunun say
Ya sev ya sevil ay
..
ne zaman dolunay olsa
yüreğimdeki duygular kıpırdar
ve yüreğimdeki sevdalanmışlığım
merhaba sevdalanmışlığım
merhaba sana
……………....
..