Muştular fısıldıyor dolunay biteviye,
Tabyalarda parlayan yarınsız gözlere.
Duyuyorum.
Amansız, kızıl bir kıyamet kopuyor,
Sancılı hummaya tutulmuş hırçın denizde.
Atıyor ansızın köpükten bembeyaz pençesini
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Muştular fısıldıyor dolunay biteviye,
Tabyalarda parlayan yarınsız gözlere.
Duyuyorum.
Amansız, kızıl bir kıyamet kopuyor,
Sancılı hummaya tutulmuş hırçın denizde.
Atıyor ansızın köpükten bembeyaz pençesini
Şimşek ve bombalarla çatırdayan gök kubbeye
Görüyorum.
Kükrek dalgalardan gece mavisi rüzgarlar,
Tuzlu umutlar serpiyor ışıyan yüzüme,
Şimşekler çakan çakır gözlerime
Ve damlıyor kirpiklerimden, akıyor çenemden
Zafere yeminli kurşun damlalar
Hissediyorum.
Devşirme keneler kan emiyor mavi gerdanda
Işıldayan yakamozlar ağlıyor depreşen kanlı sularda
Ölümle dans ediyor muharipler alaca karanlıkta,
Ki, alaca karanlıkta çarpışıyor kızgın mermiler
Ve düşüyor tek tek yeni yetme güvercin yürekler.
Görüyorum.
Dolunay eğilmiş, denizi öpüyor, kokluyor
Mehtap kınalı kuzuları ana yüreğiyle kucaklıyor
Vaad edilen kutlu güne son üç gün kala
Şükrediyorum.
Yemin veriyorum,
Can veriyorum, baş veriyorum
Güneşimden günümden, mehtabımdan gecemden,
Kızımdan, kızanımdan; anamdan, yavuklumdan
Vazgeçiyorum.
Vazgeçiyorum yetmemiş ömrümden,
Mavimsi, kuşluk vakti hayallerimden,
İlmi kutsayan kalemlerimden,
Mürekkep kokulu muallimlerimden,
irfan soluklu taş mektebimden,
Kaküllerimden, gençliğimden, talebeliğimden…
Vazgeçiyorum.
Canım feda sana ey kızıl deniz!
Ey ay!
Ey yıldız!
Ey mavi boğaz!
Ki kana bulanacaksa illa bir boğaz,
Çal bıçağı boynuma!
Çal şahdamarıma!
Çal bitimsiz tutkularıma!
Çal utangaç aşklarıma!
Tereddüt nasıl bir şey?
Adağım sana…
Barut genzimde, bomba beynimde, top yüreğimde patlasın
Ki morarmasın, acımasızca şahdamarı Avrasya’nın
Ürperiyorum.
Ve ölüyorum…
Bembeyaz yüzümden ılık bir kan damlıyor,
Heyecanla çırpınan kekre ve titrek yüreğime.
Ayın on beşi, büyük zafere son üç gün kala
Yükseliyorum…
Hırpalanmış ruhum mavi semaya ağıyor…
Elveda doğan güneş, tenimi okşayan rüzgar,
Elveda kuşlukta tepemde taşıdığım son yaz,
Elveda zemheride içimi ısıtan son ayaz,
Ve şimdi ölüyorum biraz mavi, biraz beyaz…
Ki gözümde tüllendi ansızın cennet yamaçları
Bembeyaz libaslarıyla yanımda cennet cemaati
Çökmüş başucuma Kur’an okuyor, dua ediyor
Tıpkı son şafaktaki ufuksuz son dua gibi
Görüyorum.
Amber kokuyor, cennet kokuyor, ebed kokuyor
İmkansız ve ağır anılar anlatıyor Koca Seyit,
Takdim ediyor Ezineli Mustafa sıra arkadaşlarını,
Yıkıyor Kınalı Hasan kevserle sıcacık kanlı yüzünü,
Gök kuşağı tonunda görüyor şimdi Ali Haydar cennet bağlarını
Şahit oluyorum.
Selam size ey cennet cemaati!
Selam size ey şefaat elçileri!
Selam size ey dolunay şehitleri!
Ki düştü yürekleriniz sağanak sağanak…
Can oldu,
cemre oldu
Düştü havaya,
Düştü suya,
Düştü toprağa,
Düştü Anadolu’ya…
Dönüştü bıçakla kesilen umutlar bir anda
Ezeli bir tutkuyla yazılan, ebedi bir utkuya
Kan kırmızısı kızıl bir kıştan sonra
Gök mavisi berrak bir bahar sabahında
Işıl ışıl altın sarısı bir “Diriliş” levhasında.
Ergün Bilgi
....işte şiir işte şair ...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta