Gece geç vakitlerde hissedilen yorgunluğun yaklaştıkça insanın vehmine bahşettiği son silleri,
Henüz Dünyayı keşfedememiş bir çocuğun yerde bulduğu anda mutluluktan havaya uçtuğu sevimli bilyesi,
Kanun kaidelerinin kıblemiz olması gereken bir zamanda yaşıyorken bir maliye memurunun hin hilesi,
Bir dergâhta oturan iki üç softanın konuştukları varlık mefhumlarından etkilenerek zevke gelen bir küçük yer minderi,
Yenilen bir şövalyenin ölü vücudunun üstünde taşıdığı güneşin ışıklarıyla billurlaşan demir mihveri,
Bize çok yakın zannettiğimiz hadiselerin bizi uzaktan uğurladıkları saatlerde gözlerimizdeki sonsuzluk milleri,
Doldurulamayan dolaplar açılıyor açılış akışında giden zamana karşı kimsesizliğiyle yarışarak,
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam