Gecelerin karanlığı oturdu rakı masama.
Ne yapıyorsun sen dedi.
Bırak dedi sulu gözlülüğü.
Yeter bu akşamlık ağlama artık dedi.
Kalk git dedim.
Yalnız bırakın beni, yalnız bırakın.
Ağlamayıp da ne yapayım dedim.
Baktım gidecek gibi değil.
Belli ki daha çok şişirecek kafamı.
Ali usta, servis aç davetsiz misafirime dedim.
Usta doldurdu masayı.
Biliyordum susmayacaktı şimdi.
Rakısı, mezesi de geldi ya daha kalkmaz bu.
Konuşurda konuşur kendini bilmez.
Bari ben susayım da bir de dediklerime karşılık vermesin.
Sanki konuşacak dermanım kalmışta bir de susayım diyorum kendime.
Baktım rakısını yudumladı, ağzına bir parça peynir de attı.
Geliyordu işte o can yakıcı, yüreğimi sızlatan cümleler.
Vazgeç be artık dedi Mehmet, vazgeç koçum.
Değer mi lan dedi burada oturup hayatını zindan etmeye.
İçkinin dibine vurup, yere düşe-düşe, duvarlara çarpa-arpa eve gitmeye.
Böylemi rahatlatacaksın kendini, böylemi unutacağını sanıyorsun.
Sen onu unutmuyorsun.
Bu paslı masada oturup sen onu hala hayallerine sokuyorsun.
Hiçbir şey demedim.
Yalan konuşmuyor ki her şeyi bilen namussuz.
Ama sinirlendim, gerçeklerin böyle yüzüme çarpmasına.
Yüzleşmeliydim bunlarla bir gün elbet.
Ama şimdi sırası mıydı.
Eyvallah dedi yediğine içtiğine.
Benden bu kadar, sen düşün doğruyu bulacağına eminim dedi.
Hafiften de gülümsedi arsız.
Ve gitti,oh be kafam sakinleşti.
Ali usta bana bir küçük daha aç dedim.
Ali usta üzüle-üzüle getirdi istediklerimi.
Evladı gibi severdi beni.
Böyle karşısında eriyip gitmeme dayanamıyordu.
Ara-ara gelip o da kafamı şişiriyordu.
Bir şeyler olmuş bana.
En son ali ustanın yerindeydim.
Gözümü açtım, bir odadayım.
Galiba bir hastane odası.
Etrafımda birileri koşturuyor, belli ki benim için bunlar.
İyi de, ne oldu ki bana.
Gözlerim açık ama ağzımdan kelimeler çıkmıyor.
Yutkunamıyorum, konuşamıyorum.
İlaç verdi hemşire.
Bir de iğne yaptı.
Uymam için herhalde.
Kalktım, daha iyiyim hiç olmasa konuşabiliyorum.
Kapı açıldı, ama hiçbir şey gözükmüyor.
Gecelerin karanlığı girdi içeri.
Tamam daha susmaz bu.
Anladı o da içimden geçenleri.
Tek bir şey diyeceğim dedi, sadece tek bir şey.
İyi hadi bakalım söyle dedim.
Sen dedi o bulanık alkollerle kendini mahvederken, seni bu hala düşürenleri bir gör.
Bir gör de utan.
Kimin için eriyip gittiğine bak.
Millet hayatını yaşıyor evlat.
Bir bak da,
bir gör de o namussuzu, ne de güzel cilveler yapıyor her gün yeni bir yüze.
Hiçbir şey diyemedim öylece sustum.
Hadi eyvallah dedi çıktı.
Hastaneden çıkar çıkmaz koştum mahalleye.
Arabalı bir genç bekliyor hayırsızın, hayatımı mahvedenin evinin önünde.
Ama bu o değil.
Beni aldatalı daha bir ay olmadı.
Ama kim olduğunu görmüştüm.
O kişi bu değil.
Kim bilir benden sonra kaç kişiyi aldattı.
Çıktı dışarı.
Günlerden sonra ilk defa gördüm onu.
Gözyaşlarıma hakim olamadım, yüreğim sızladı.
Bindiler arabaya, sarıldılar, sonra basıp gittiler.
İkinci gün yine geldim kapısına, sabahtan hem de.
Bir araba yaklaştı kapıya, içinden indi o dün ki iki sevgili.
Benim hayatımı yakıp yıkan o esmer güzeli.
Belli ki sabahlamışlar kuytu köşelerde.
Ben elini tutmaya kıyamazdım onun.
Ne oldu sana sevgilim.
Sen neymişsin ya, sen nasıl bir insanmışsın.
Senin elin tutula-tutula o kadar kirlenmiş ki, iyi ki de kıyamamışım tutmaya.
Akşama kadar bekledim.
Biri daha belirdi kapıda, bu dün ki değil.
Çıktılar taksiye atlayıp gittiler.
Emindim yarın sabah o kişiyle geleceğine.
Yanılmadım yarın sabah ordaydım.
Onla geldi.
Yıkıldım.
Bittim ben.
Bu son noktaydı.
Nasıl böyle birini sevdim.
Belki benden başka kim bilir kaç kişinin canını yaktı kahpe.
Belli ki devam da ediyor yakmaya.
Doğru ali ustanın meyhaneye koştum.
Girdim kapıdan, ali usta dedim.
Yok dedi evlat, artık burada duramasın.
En son komaya girdin.
Ölümden döndün, hatırlamıyor musun.
Aman be ali usta dedim ondan gelmedim.
Hayatıma yeni sayfalar açmaya karar verdim.
Al bu parayı sana olan borcum.
Artık içki yok, sigara yok ali usta, artık ağlamak da yok dedim.
Helal sana evlat dedi.
En doğrusu bu.
O göz yaşların değer kişilere aksın.
Aradan yıllar-yıllar geçti.
Evlendim, çocuğum bile oldu.
Eşimi de çok sevdim.
İşe giderken ara-ara onu görüyorum.
İçimde ona karşı nefret bile yok, çünkü en ufak sevgi yok.
Sağdan soldan duyduğum kadarıyla, bir iki kere evlenip boşanmış.
Çileler çekmiş.
Şu anda da bekarmış.
Hayatı mahvolmuş.
Kötü yollara düşmüş o eski mahallenin güzeli, şimdi ki mahallenin yaşlı… neyse.
Ne zaman iyi yollarda yürüdü ki.
Çok beddua aldı.
Çok can yaktı.
Çok hak yedi.
Gözü çok yükseklerdeydi.
Kaç yıldır sefalet içindeymiş.
Ne bu dünyada rahat etti, ne de bu üzerinde ki haklarla diğer tarafta rahat edecek.
Oğlum sesleniyor, annem hazır ne zaman çıkacağız baba diyor.
İşte gerçek mutluluk bu.
Oğlumu da eşimi de çok seviyorum.
Hadi baba diyor geç kalacağız.
Beni çağırıyorlar, gitmeliyim…
Yazan: Mesut Karadaş
2010
Kayıt Tarihi : 29.3.2011 01:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!