Ramak kalmıştı kendinden vazgeçmene,
oysa sürüyordu yaşam.
Oysa bir mikrobun da kanı vardı
ve öldürülebilirdi bir başka mikrop tarafından,
katli vacip sarhoş bir aşk masasında.
Bu meydan muhaberesinden habersiz gezinirdi,
şehvetini savurarak öpüşen dudakların.
Islak kırmızı bir betondu bakışların.
İncir yaprağı mahremin ve düşün.
Senin unuttuğun yerde duruyordu gülüşün.
Dokundular ve sen yokken
defalarca ırzına geçtiler gamzelerinin.
Belki de bu yüzden derindi
yanağındaki hüzün.
Sonra metal kalpler geldiler,
ellerinde kalkanları ve
kan ile bilenmiş kılıçlarıyla sevdiler.
Sen ayaklarını yıkadın bir kez daha aşkın,
postallarını okşadın.
Yalnız başına sevişmenin
ne demek olduğunu bile bile.
Bir ihtilal gecesinde
bir yetmişlik şişede bulandı aşk.
Rakıya su karıştı,
sevdaya ihanet.
Bir fişek gibi yerinden fırladı sükun.
Tarih ve saatler onu gösteriyordu.
O ise her zamanki, hiçbir zamansızlığı ile
yanındaydı masanın.
Ve ellerinde külü vardı,
hak etmediği avuçlarının.
İlk defa yalancı bir abdestle,
geçmişini yıkadın.
Kader çizgini yırttın dilden keskin bir jiletle,
onu kırılgan bir günahın kenarına akıttın.
Ramak kalmıştı kendinden vazgeçmene...
Oysa sıkışmıştı ömür,
Adam deyip sevdiğin,
bir kahpenin dölüne.
Anladın...
CENK ULUPINAR 31102013 - 1700
Cenk UlupınarKayıt Tarihi : 3.11.2013 15:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!